Ücretsiz olacak başvurular başladı
Ücretsiz olacak başvurular başladı
Türk oyuncular Cannes'da
Türk oyuncular Cannes'da
Meryl Streep'in gözyaşları
Meryl Streep'in gözyaşları
Boşandı, daldan dala konuyor
Boşandı, daldan dala konuyor
123456789
Ücretsiz olacak başvurular başladı
Ücretsiz olacak başvurular başladı
Türk oyuncular Cannes'da
Türk oyuncular Cannes'da
Meryl Streep'in gözyaşları
Meryl Streep'in gözyaşları
Boşandı, daldan dala konuyor
Boşandı, daldan dala konuyor
123456789

“Ayda 10 nöbet tutup ertesi gün mesaiye başlıyorum”

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde intern hekim İlkay Çelik, çalışma koşullarına dikkat çekerek “Herkes asgari ücret aldığımızı sanıyor. Müjdelenen şeyin kendisi şovdu ama biz intern hekimler hedef gösterilmiş olduk. Zaten ekonomik olarak krizde olan bir ülkede bu çalışma koşulları ve şiddet ortamı, hepimize 'Bu ülkede nasıl yaşayacağız?' diye sorduruyor” dedi.

Burcu Yıldırım

ANKARA- Tıp fakültesinden mezun olmadan önce temel bilgi ve becerileri kazanabilmek için, hastanede bir yıl boyunca çalışan son sınıf öğrencileri internler, çalışma koşullarının düzeltilmesini istiyor. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde görev yapan intern hekim İlkay Çelik, internlerin ayda 36 saatlik 10 nöbet tuttuğunu ve ertesi gün mesaiye başladığını söyledi. Çalışma koşullarını ve yetkililer tarafından “müjde” şeklinde yapılan açıklamaları GAZETE DURUM'a değerlendiren Çelik, “Herkes asgari ücret aldığımızı sanıyor. Servisteki hoca bize 'Artık asgari ücret alıyorsunuz, şu işi de yapın. Doğru düzgün yapın' diye dönebiliyor. Müjdelenen şeyin kendisi şovdu ama biz intern hekimler hedef gösterilmiş olduk. Zaten ekonomik olarak krizde olan bir ülkede bu çalışma koşulları ve şiddet ortamı, hepimize 'Bu ülkede nasıl yaşayacağız?' diye sorduruyor” diye konuştu.

“Şu an herkes asgari ücret aldığımız sanıyor”

İntern hekim Çelik, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından internlere asgari ücret verileceğinin açıklanmasının ardından, Tıp Öğrencileri Kolu'nun (TÖK) 2012 yılından beri yürüttüğü bir çalışmanın olduğunu hatırlattı. Cumhurbaşkanı'nın asgari ücret verileceğini "müjde" diye açıkladığını ancak Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın Meclis'in açılması işaret ettiğini anlatan Çelik, şöyle devam etti:

"Biz rehavete kapılıp yarın asgari ücret verilecekmiş gibi davranmadık ama yaşamını buna göre planlayan arkadaşlar da oldu. Harcamalarını, ev kiralarını buna göre ayarlayan arkadaşlarda sözlerin tutulmaması güvensizlik yarattı. Maddi sıkıntı yaşayan arkadaşlarımız da oldu. Bu açıklamaları yapan insanlardan biri bu ülkenin Cumhurbaşkanı, diğeri Sağlık Bakanı. Meclis tatil olmadan bizleri, doğru bilgilendirmeleri ya da bir tarih belirterek açıklama yapmaları gerekiyordu. Şu an herkes asgari ücret aldığımızı sanıyor. Servisteki hoca bize 'Artık asgari ücret alıyorsunuz, şu işi de yapın. Doğru düzgün yapın' diye dönebiliyor. Böyle mobbinglere de yol açabiliyor. Müjdelenen şeyin kendisi şovdu ama biz intern hekimler hedef gösterilmiş olduk.” 

“Vakit olmadığı için TUS'a çalışamıyoruz”

İnternlüğü, ne istenilirse onun yapıldığı bir dönem, olarak tarif eden Çelik, “36 saatlik nöbetler tutulmasının dışında serviste-poliklinikte kıdemli olan herkes, her şeyi isteyebiliyor. Zaten sömürülen bir emek var. Böyle olunca iş yükümüz daha da arttırılmaya çalışılıyor” dedi. İnternlüğünün ikinci ayında olduğunu ve cerrahi ile başladığını belirten Çelik, “Bu yoğunluk içerisinde eğitim aldığımız bir ortam yok zaten. Aslında ben hâlâ öğrenci konumundayım. Bu durum böyleyken aynı zamanda bizden yeri geldiğinde posta memurlarının, hemşirelerin, doktorların işi isteniyor. Sosyal hayatımız zaten hiç yok. Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı (TUS) ve diğer sınavlara da vakit ayıramadığımız için çalışamıyoruz. Beni en çok etkileyen şey de çalışma ortamında birlikte görev yaptığımız asistanların koşulları” diye konuştu.

“Koşullar umutsuzluk yaratıyor'

Kendi çalışma koşullarından bahseden Çelik, “Ben pazar sabah hastaneye geldim ve pazartesi günü 18.00'de nöbetten çıktım. Salı sabah tekrar çalışmaya başladım ve bu akşam nöbetim bitecek. 36 saati bulan nöbetleri tutabiliyoruz. Bu çalışma koşulları internlüğe özgü de değil. Asistanlar da bu şekilde çalışıyor. Sizin nasıl olduğunuz önemli değil. Yeter ki işler bitsin diye hareket ediliyor. Bu koşullar bizlere ciddi anlamda umutsuzluk yaratıyor. Mezun olup da hekim olarak çalışmaya başladığında ne yaşayacağını da izliyorsun bir yerde. Artan sağlıkta şiddet, nöbet ertesi izin olmayışı, öldürülen meslektaşlarımız... Zaten ekonomik olarak krizde olan bir ülkede bu çalışma koşulları ve şiddet ortamı, hepimize 'Bu ülkede nasıl yaşayacağız?' diye sorduruyor” diye anlattı.

“Ayda 10 nöbet tutuyorum”

Bakan Koca'nın açıklamalarının trajikomik olduğunu ifade eden Çelik, yaşadıklarını şöyle dile getirdi:

“'Artık doktorların sekreterlik görevine son veriyoruz' demesi bile yaşadığımız gerçeğin beyanı. Doktorlara görevinin yanında aynı zamanda bir sekreterlik görevinin yüklenildiği kabul edilmiş oldu. Onun dışında yine bakanın ayda en fazla 8 nöbet tutulması konusundaki açıklaması da önemli. Bu, takip edilebilen bir şey değil. Bölüme ve servise göre çok değişebiliyor. Kıdemli asistanınız, servis konsültanınız sizden 10'uncu nöbeti tutmanızı istiyorsa, siz Bakan'a gidip 'Bakın bu benim 9'uncu nöbetim. Nöbet tutmayacağım' diyemezsiniz. Bu insanlar nöbet sonrası da normal mesaiye devam ediyor. Mesela biz cerrahi branşlarda ayda genellikle 10 nöbet tutuyoruz. Çalışma koşullarına ve uzun nöbetlere dair 'müjde' diye açıkladıkları şey de olması hatta olmaması gereken çalışma koşulları. Eve gitmeye çalışırken trafik kazası geçirip hayatını kaybeden doktor Rümeysa Şen de 36 saatlik nöbetten çıkmıştı. Bu çalışma koşulları gerçekten sağlıkla bağdaşan bir durum değil.”

“Kendi ülkemizde değersizleştiriliyoruz”

Son yıllarda açılan çok sayıda tıp fakülteleriyle üniversite kadrolarının da yetersiz olduğunu vurgulayan Çelik, “Var olan fakültelerde zaten kontenjanlar şişiriliyor. Nitelikli eğitim verilmiyor. Öğrenciler amfilere sığmıyor. Öğrencilik halindeyken fakülteyi bırakmalar çoğalmaya başladı. Bu sebeplerin ardında hekim istifaları, şiddet ve yaşamlarımızdan bahsettiğimiz çalışma koşulları çok etkili. Üstüne tıp fakültesi sıralaması ilk defa 8 bin geriye düştü” dedi.

Çelik, taleplerinin çok temel ve basit olduğunu belirterek, “Nitelikli bir sağlıkta şiddetle mücadele yasası çıkarılsın. Özlük haklarımız sağlansın” diye seslendi. “Beyaz Reform” adında çıkarılan yönetmelikle bir üniversite hastanesindeki asistanla bir devlet hastanesindeki asistanın aynı işi yapmasına rağmen aralarında 10 bin TL'ye varan maaş farkı olduğu belirten Çelik, “Böyle adaletsizliğin olduğu bir ülkede insan yaşamak istemiyor. Yurt dışına yöneliyor. Ben de açıkçası birkaç ay Almanca çalıştım. Çünkü kafam karman çorman. Kendi ülkemizde her gün değersizleştirilmemize rağmen yurt dışında, karşımıza o kadar çok seçenek sunuyor ki. Hepsinin çalışma koşulları Türkiye'den dahi iyi, hepsinin yaşam standartları Türkiye'den daha yüksek. Ancak kendi ülkemizde mücadele etmemiz gerektiğinin de farkındayız. Dil çalışmayı da TUS çalışmayı da bıraktım. Şu an önümü göremiyorum” diyerek hak ettikleri koşullarda çalışmak, yaşamak ve sağlık hizmeti vermek istediklerini söyledi.