Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Ücretsiz olacak başvurular başladı
Ücretsiz olacak başvurular başladı
123456789
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Ücretsiz olacak başvurular başladı
Ücretsiz olacak başvurular başladı
123456789

Su Yapıları Kurulu Üyesi Umut Yılmaz Deveci: “Sadece dere yatakları bile temizlense büyük önlem alınır”

İzmir İnşaat Mühendisleri Odası Su Yapıları Kurulu Üyesi Umut Yılmaz Deveci, “Sel ve su taşkınları için hiçbir şey yapılmasa sadece dere yatakları bile temizlense, büyük önlem alınmış olur. Bizim, mega ışıltılı projelere ihtiyacımız yok” dedi.

Burcu Yıldırım

ANKARA- Karadeniz'de sel, su taşkınları ve heyelanla boğuşuyor. İzmir İnşaat Mühendisleri Odası Su Yapıları Kurulu Üyesi Umut Yılmaz Deveci, dere yataklarının temizliğinin önemine işaret ederek, “Sel ve su taşkınları için hiçbir şey yapılmasa sadece dere yatakları bile temizlense, büyük önlem alınmış olur. Bizim, mega ışıltılı projelere ihtiyacımız yok. Çok daha düşük bütçelerle, çok daha faydalı işler yapabilecek hem teknolojimiz hem tekniklerimiz var. Umarım bu afetlerden ders çıkarılır da halkın büyük kesimlerinin sorunlarına derman olacak çalışmaları önemi anlaşılır” diye konuştu.

Umut Yılmaz Deveci, Karadeniz'de yaşanan afet kapsamında sel ve su taşkınlarına karşı alınması gereken önlemleri GAZETE DURUM'a şöyle anlattı:



-Türkiye'de yoğun yağışlarla birlikte afetlerle karşı karşıya kalıyoruz. Bu durum, sadece iklim değişikliği ile açıklanabilir mi? Neden özellikle Karadeniz Bölgesi'nde yağmur sonrasında doğal afetlerle karşılaşıyoruz?

Aslında hem ülkemizde hem de dünyada yağış rejimi ile ilgili değişiklikleri gözlemliyoruz. Bununla ilgili hem akademik camiada hem de hidroloji ve su kaynakları alanında çalışmalar yapılıyor. Değişimin yönünü ve etkilerini anlamaya çalışılıyoruz. Ancak bu bölgedeki halkın yaşadığı sel baskınlarını, su taşkınlarını iklim değişikliğine bağlamak çok kolaycılık olacaktır. Çünkü bu yaşadığımız sorunlar; yıllardır birikmiş, halı altına süpürülen konularla ilgili. Bir yıl önce de yine aynı bölgede benzer tablolarla karşılaşmıştık.

-Yapılması gereken nedir? Hangi önlemler alınmalı?

Öncelikli olarak bilimsel araştırmalara, bu alandaki değişimlere ve akademik çalışmalara daha fazla bütçe ayrılması ve burada oluşturulan raporların kamu kurumları tarafından dikkate alınması gerekiyor. Sel ve su taşkınları için hiçbir şey yapılmasa sadece dere yatakları bile temizlense, bakım onarım çalışmaları yapılsa büyük önlem alınmış olur. Bir önceki yağış sezonunda da bu eksiklikleri fark etmiştik. Anlaşılan o ki düzeltilmemiş.

-Geçen yıl hangi eksiklikleri tespit ettiniz? Şu an yaşanan durum, nasıl bir çerçeve sunuyor?

Aslında Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, havzaların taşma potansiyelleri ile ilgili tüm Türkiye'de ciddi çalışmalar yürüttü ve bugün konuştuğumuz bölgeler, birinci derece taşkın riskinin olduğu yerler olarak onaylanmış durumda. Bu bilimsel çalışmaların dikkate alınması gerekiyordu. Maalesef bu çalışmalar popüler ve şov içerikli olmadığı için göz ardı edildi ve çok hayati olan; basit dere tabanındaki malzemelerin kaldırılması, ağaçların temizlenmesi bütçe eksikliği gerekçesi ve siyasi tercihlerden dolayı yapılmadı. Kendi dar bütçeleriyle birçok akademik çevrenin hazırladığı değerli çalışmalar da tozlu raflara terk edildi.

-Sel, su baskını ve yaşanan afetlerde birçok ev ve iş yerini su basıyor, uyarılar yapılıyor. Halkın yaşam koşullarının güvenli hale getirilmesi için ne yapılmalı?

Bir kere ülkemizin her vatandaşının ucuz, güvenli ve insani koşullarda yaşayabileceği bir konut hakkı olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Bu konu, kişilerin kendi becerilerine kendi olanaklarına bırakılamayacak kadar ciddi. Deprem, sel, heyelan gibi bütün afetleri sayarsak depremin zamanını bilmek dışında artık doğa olaylarının hangi bölgede, ne zaman ve nasıl olacağını biliyoruz. Bu bölgedeki yapıların, hangi koşullarda ayakta kalabileceğini ya da yıkılabileceğini öngörüyoruz. O nedenle afetlerle mücadele hayatın, rutinin bir parçası olmalı. Kentsel dönüşümden, çevre-şehir-imar planlarının oluşumuna kadar uzunca bir sürecin bir parçası. Bunun için de rant ve benzeri çıkar çevrelerinin bu süreçten uzaklaştırılması gerekiyor.

Afetlerle mücadelenin esas iki yönü var. Birincisi, afetten önce bildiğimiz tedbirlerin alınması için hükümetin ve devletin bu alanda ciddi bütçeler ayırması ve bu süreci peyderpey başlatması. İkincisi, afetle mücadele edecek ekiplerin tatbikatlarla yetiştirilmesi ve halkın eğitilmesi. Bizim, mega ışıltılı projelere ihtiyacımız yok. Çok daha düşük bütçelerle çok daha faydalı işler yapabilecek hem teknolojimiz hem tekniklerimiz var. Umarım bu afetlerden ders çıkarılır da halkın büyük kesimlerinin sorunlarına derman olacak çalışmalar ve rutin bakım faaliyetlerinin hayata geçirmenin önemi anlaşılır.