Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Ücretsiz olacak başvurular başladı
Ücretsiz olacak başvurular başladı
123456789
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Ücretsiz olacak başvurular başladı
Ücretsiz olacak başvurular başladı
123456789

“İktidarın ufkunda adil ve özgür bir gençlik yok”

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Genel Başkanı Nejla Kurul, üniversite öğrencilerinin temel ihtiyaçlarının bile karşılanmadığına dikkat çekerek, “Sosyal devletin bir gereği olarak eğitim hakkını onurlu biçimde yaşayabilen gençler, geleceğin eşitlik ve özgürlükten yana adil, hakkaniyetli insanları olurlar. Siyasal iktidar böyle bir gençlik ve demokratik bir toplumu istemiyor, ufkunda bu yok” dedi.

Burcu Yıldırım

ANKARA- Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Genel Başkanı Nejla Kurul, üniversite öğrencilerinin beslenme, barınma, ulaşım sorunlarının acilen çözülmesi gerektiğini söyledi. Üniversiteli gençlerin karşı karşıya kaldıkları sorunlara dikkat çeken Kurul, “Geçen yıl üniversite öğrencileri ciddi biçimde barınma sorunu yaşamıştı. Ancak siyasal iktidar, önlem almak yerine yurt ücretlerine yüzde 80 oranında zam yapmayı tercih etmiştir. Öğrenci, evinden başka bir kentte öğrenim görüyorsa aylık masrafı en az 2 bin 500 TL. Bu durumda öğrenciler geçici, güvencesiz ve düşük ücretle çalışmak zorunda kalıyor. Sosyal devletin bir gereği olarak eğitim hakkını onurlu biçimde yaşayabilen gençler, geleceğin eşitlik ve özgürlükten yana adil, hakkaniyetli insanları olurlar. Siyasal iktidar böyle bir gençlik ve demokratik bir toplumu istemiyor, ufkunda bu yok” diye konuştu.

Eğitim Sen Genel Başkanı Kurul, üniversite öğrencilerinin yaşadığı sorunlara ilişkin GAZETE DURUM'un sorularını şöyle yanıtladı:

Üniversite sınav sonuçları açıklandı. Öğrenciler, tercih yaptı. Okullara yerleşecek öğrencileri ne bekliyor?

Üniversite, gençlerin yaşamında yeni pencereler açar kuşkusuz. Yeni mekânlar, öğrenme alanları, yeni toplumsal ilişkiler, güzel arkadaşlıklar… Bütün bunlar ilkin öğrencilerin beslenme ve barınma ihtiyaçlarının karşılanmasıyla daha kolay yaşama geçer. Geçen yıl üniversite öğrencileri ciddi biçimde barınma sorunu yaşamıştı. Kredi Yurtlar Kurumu (KYK), bu sorunun çözümüne dönük bir açıklama yapmadığı için barınma sorunu ile birlikte beslenme sorununun giderilmesine yönelik önlem alınmasına gereksinme var. Ancak siyasal iktidar, önlem almak yerine yurt ücretlerine yüzde 80 oranında zam yapmayı tercih etmiştir. Bu zam öğrencilerin devlet yurtları dışında barınma sorununu çözecek arayışlara itecektir. Bunlar, dinci vakıf ve derneklerin yurtlarında kalmak ve arkadaşlarıyla birlikte ev tutmaktır. Cemaat yurdundaki baskılar nedeniyle intihar eden Enes Kara’nın çektiği video ile yükselttiği çığlık, hâlâ kulaklarımızdadır. Bu nedenle beslenme ve barınma hizmeti sunmak, devletin temel işlevlerinden birisidir. Bu hizmeti parasız biçimde sunmak da çok önemlidir.

Bu ekonomik koşullarda beslenme, barınma, ulaşım gibi temel ihtiyaçlarını giderecek bir düzenleme var mı? Öğrenciler ne ile karşı karşıya?

Sosyal medyada, depozito ücreti ve 800 TL’ye kadar çıkan aylık yurt fiyatı karşısında öğrenciler ciddi biçimde tepki gösterdi. KYK yurdunda kalan bir öğrenci aldığı kredi ya da bursu adeta yurt ücreti olarak geri ödemektedir. Eş deyişle, devlet bir eliyle verdiğini diğer eliyle geri almaktadır.

KYK, tüm yurtları eş değer düzeyde yaşanabilir duruma getirmeyi hedeflemek yerine yurtları “yurdun fiziki yapısı ve barınma durumuna göre” 6 ayrı tipe ayırarak fiyat farklılaşmasına yönelmiştir. Üçüncü tip yurt fiyatı 290 TL’den 522 TL’ye (yüzde 80 artış) çıkarılmıştır. Altıncı tip yurt fiyatı ise aylık 390 TL’den 702 TL’ye çıkarılmıştır. Yurt ücretleri aylık olarak ödenmektedir. Ayrıca yeni kayıt yaptıran öğrencilerden depozito ücreti de alınmaktadır. Tekrar belirtmeliyiz ki KYK, özel bir kurum değildir. Amaç, yurtları farklılaştırarak para kazanmak değil, insan onuruna uygun bir şekilde yaşanabilir duruma getirilecek önlemlerin alınmasıdır.

Üniversiteye yerleşecek öğrencileri bekleyen bir diğer sorun da birinci öğretim ve açık öğretim için katkı payları ve ikinci öğretim ve uzaktan öğretim ücretlerinin artmasıdır.

Cumhurbaşkanlığı'nın 2022-2023 birinci öğretim ve açık öğretim katkı paylarına yaptığı zamlar yüzde 36’lara ulaşmakta. Katkı payları her iki dönemde de ayrı ayrı ödeniyor. Katkı paylarının artış oranları tıp fakültelerinde yüzde 36, mimarlık fakültelerinde yüzde 36, eğitim fakültelerinde yüzde 24 ve açık öğretim fakültelerinde yüzde 36 düzeyindedir. Öte yandan açık öğretim öğrencileri, aldıkları ders başına ödemede bulunuyor. Ön lisans ve lisans programlarında 4,5 milyonun üzerinde öğrenciden dönem başına katkı payı ve seçtikleri ders başına ödeme alınmaktadır.

Siyasal iktidarın yükseköğretimi fiyatlanmasında en büyük bedeli ödeyen iki grup; üniversitelerde, uzaktan eğitim öğrencileri ile ikinci öğretime devam eden öğrenciler. Cumhurbaşkanlığı kararına göre, ikinci öğretim ve uzaktan öğretim ücretleri programlara göre farklılaştırılarak artırılmıştır. Veteriner fakültesinde öğretim ücretleri artış oranı yüzde 36,1, ziraat fakültelerinde yüzde 36,2, hukuk fakültelerinde yüzde 36,2, eğitim fakültelerinde ise yüzde 53,3 oranında artırılmıştır. Öğrenciler her dönem bir yandan yaşamlarını sürdürmek için harcama yaparken bir yanda da artırılan eğitimin fiyatını ödemek zorunda kalacaklardır.

Geçen yıl özellikle yurt sorunu gündem olmuştu. Türkiye'de ne kadar yurt var? Bu yıl, sorunu çözecek adımlar atıldı mı?

AK Parti’nin, "Her ile bir üniversite" projesi ile birlikte 2002’de 93 olan üniversite sayısı, 2020’de 203’e yükselmiş, öğrenci sayısı ise 1 milyon 882 binden 8 milyon 241 bine çıkmıştır. 2002’de KYK'ya bağlı 191 yurt varken 2020’de bu sayı 773’e çıkmış, ancak yurt sayısının öğrenci sayısı ile orantılı artmaması sonucunda çok sayıda öğrenci barınma sorunu yaşamaya başlamıştır. Aynı dönemde özel yurtların sayısı iki kat artışla 2 bin 210’dan 4bin 406’ya yükselmiştir. Özel yurtların 2 bin 894’ü dernek, 416’sı vakıf yurdu, diğerleri şahıs yurtları (368), ticari yurt (666) ve üniversite yurtlarıdır.

2019-2020 döneminde 703 bin olan devlet yurdu kapasitesinde 2021 yılında yaklaşık 7 bin kişilik bir azalma görüldü. 2021 yılı itibarıyla devlet yurdu kapasitesi 695 bine geriledi. 2020/21 itibarıyla Türkiye'de üniversitelerde örgün öğretimde (birinci ve ikinci öğretim) okuyan öğrenci sayısı 3 milyon 801 bin 294. Buna göre 2019/20 döneminden bugüne örgün öğretimde okuyan öğrenci sayısında artış yaşanırken devlet yurtlarının kapasitesi azalış göstermiştir. Sorunuza bu verilere göre olumlu yanıt vermek mümkün değildir, yurt sorununu çözecek adımları adımlar atılmamıştır.

Yine sıkça öğrencilerin kaldıkları yurtlarda yaşam tarzına müdahale edilen örnekler basına yansıdı. İntihar vakaları ile de gözler başta vakıf, cemaat ve tarikat yurtlar olmak üzere KYK yurtlarına çevrildi? Buralarda neler yaşanıyor?

Bu konuda içimiz parçalanarak anımsadığımız gençler, Antalya’da öğrenci yurtlarında intihar eden üniversite öğrencileri gerçeği var. Bir video bırakarak intihar eden 20 yaşındaki Enes Kara’yı, dinci cemaat yurdunun aşçısı tarafından başı kesilerek öldürülen 18 yaşındaki Mehmet Sami Tuğrul'u unutmak mümkün mü? Bu tür olaylar, gençlerin, üniversite öğrencilerinin barınma sorununa kamusal biçimde müdahale etmek, kamusal çözümler üretmek ve öğrencilerin katılımına dayanan demokratik bir işleyiş sağlamak gerektiğini açıkça ortaya koyuyor. Gençlerin barınamaması, psiko-sosyal sorunlar içerisinde yalnızlığa mahkûm olarak intihar etmesi ve bu dünyaya “elveda” demesi kabul edilebilir, olgular değil.

Üniversitede yurtlarda kalan öğrenciler, büyük bir çoğunlukla 18 yaşın üzerindedir yani yetişkindirler. Bu öğrenciler çalışabilir, evlenebilir, yurt dışına gidebilirler. Üniversitelerde toplumun en eğitimli akademisyenleri ile bir öğrenme sürecini paylaşmaktadır. Bu nedenle yurtlarda baskı kabul edilemez. Öğrencilerin öğrenme özgürlüğü ihlal edilemez, dini ve ideolojik baskılar yapılamaz. Dinci vakıf ve derneklerde çok açık biçimde bu baskının olduğunu görüyoruz. Ancak devlet yurtlarında da baskıların arttığını Antalya’daki üniversite yurdundan biliyoruz. Yurtlara "manevi danışmaların" atandığını, Gülen cemaati gibi bu kez "abiler" ve "ablalar"ın olduğunu, gençlikten sorumlu bakanlıktan çok Diyanet İşleri Başkanlığı görevlilerinin, tarikat ve cemaat görevlilerinin yurtları adeta mesken edindiklerini öğreniyoruz.

İçinde bulundukları olanaksızlıklar öğrencileri nasıl etkiliyor?

Üniversite öğrencilerinin öğrenimleri süresinde yaşam maliyetleri; anne babalarının desteği, öğrencilerin çalışarak elde ettiği ücretler ve öğrenim kredisi ya da bursu ile karşılanmaktadır. Yoksul üniversite öğrencilerinin ailesi görece varlıklı olsa da öğrenciyi desteklemediği ya da öğrencinin bu desteği istemediği koşullarda; gençler KYK kredisi almak, yani borçlanmak ya da çalışmaktan başka yol bulamaz. Öğrenci, evinden başka bir kentte öğrenim görüyorsa yüzde 80 zamlı yurt ücreti (800 TL) ya da kira, ulaşım masrafları (450 TL), katkı payı/ öğrenim ücreti, beslenme (en az 1000 TL) ve öğretim masrafları (250 TL) en az aylık 2 bin 500 TL’dir. Evden destek, kredi/burs bunun bir kısmını karşılayabiliyor. Bu durumda, çalışacaktır. Üniversite öğrencisi olarak çalışacağı işler geçici, güvencesiz, düşük ücretli ve sendika üyeliğini benimsemeyen yani örgütlenme özgürlüğüne karşı çıkan işyerleridir. İnşaatlarda çalışmak, kafelerde, AVM’lerde satış elemanı olarak çalışmak, geceleri eğlence mekânlarında çalışmak… Buralar üniversite öğrencilerinin en çok çalıştığı yerlerdir.

Gençlik ne ile karşı karşıya? Sizin çözüme dair önerileriniz nelerdir?

Sosyal devletin bir gereği olarak eğitim hakkını onurlu biçimde yaşayabilen gençler, geleceğin eşitlik ve özgürlükten yana adil, hakkaniyetli insanları olurlar. Siyasal iktidar böyle bir gençlik ve demokratik bir toplumu istemiyor, ufkunda bu yok. Ancak sürekli birbirleriyle yarıştırılan, haklarını alamayan, sömürülen ve ezilen, üniversitede, hatta hiçbir yerde ifade özgürlüğü kullandırılmayan insanlar; ekonomik ve sosyal haklarını, demokrasiyi özümseyemezler. Kapitalizmin bencil bireyi, kindar ve dindar bir nesil, geleceğin sosyal ve demokratik cumhuriyetini inşa edemez. Akademinin bileşenleri, akademisyenler ve üniversite gençliği, bunu görüyorlar. Bundan dolayı demokratik ve özerk bir üniversite talebini, tüm baskılara karşın üniversitelerde dillendirmeye çalışıyorlar. Bunun en güzel örneği, Boğaziçi Üniversitesi’dir. Bu nedenle gençlerin beslenme, barınma, ulaşım sorunlarının acilen çözülmesi ve katkı payı/öğretim ücreti olmadan bir hak olarak yükseköğretimden yararlanabilmesi gerekir. Bütün bu taleplerin yerine getirilmesi için de demokratik bir üniversitenin inşası için toplum, üniversite bileşenleri ve emekten, eşitlikten, özgürlükten yana sendikaların mücadele etmelidir.