Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Ücretsiz olacak başvurular başladı
Ücretsiz olacak başvurular başladı
123456789
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Ücretsiz olacak başvurular başladı
Ücretsiz olacak başvurular başladı
123456789

Amacın kutsallığı karşısında kuralların bulanıklaşması: Arkadaşımın Evi Nerede?

İran sinemasının önde gelen auterlerinden Abbas Kiyarüstemi'nin Köker Üçlemesi'nin ilk filmi olarak kabul edilen 1987 yapımı "Arkadaşımın Evi Nerede?" (Orijinal adı: Khane-ye doust kodjast?), yönetmenin minimal bir öykü üzerinden ülke sinemasının biçimsel ve tematik özelliklerini yansıttığı bir yapımdır.

Gülara Subaşı


Köker Üçlemesi Kiyarüstemi'nin ilki 1987, sonuncusu 1994 yılında gerçekleştirdiği, İran'ın kuzeyinde yer alan Köker köyünde geçen üç filmden oluşur: "Arkadaşımın Evi Nerede?", "Ve Yaşam Sürüyor" (Zendegi va digar hich, 1992), "Zeytin Ağaçları Altında" (Zire darakhatan zeyton, 1994).


Sıradan insanların sıradan hayatları üzerinden toplumsal gerçekçi anlam yaratan İran sinemasının iyi bir örneği olan Arkadaşımın Evi Nerede?, temelde Ahmed isimli bir çocuğun, kendisinde unutulan defteri, arkadaşına ulaştırma çabasını anlatır. Basit gibi görünen öykü, Kiyarüstemi’nin yönetmenliğinde insanların bireysel yükümlülüğü, vicdanı, sadakati gibi temel insani değerlerin sembolize edilip yoğrulduğu sanatsal bir anlatıma dönüşür.¹


Bir defterin bir çocuğa ulaştırılması kadar basit bir konuda, Kiyarüstemi örtük ama son derece katmanlı bir anlatımla, yolculuk, şehir senfonisivari biçimsel üslup, otoriteye başkaldırı ve amacın kutsallığını bir arada işler. Bu anlamda, yetişkinler üzerinden ciddi bir konu çerçevesinde anlatılsa oldukça yırtıcı olacak bu anlatı, minimal üsluba indirgenerek seyirciye vermek istediğini etkileyici biçimde çocuklar üzerinden iletir.


İran'da devletin uyguladığı katı sansür politikası da yönetmenleri söylemek istediklerini minimal bir tarzda anlatmaya yönlendirir. Kiyarüstemi, sansür, ekonomik kısıtlılık gibi engeller karşısında pes etmez ve görüşlerini anlatmanın bir yolunu daima bulur. Yönetmen bu durumu kendine has şiirsel üslubuyla şu sözlerle açıklar: “Kuşlar, en çok kafeste tutulduklarında şakır”.²


Filmde çocukların okul özlemi, çaresizliği, imkânsızlıkları, kırsalın görüntüsü, yaşam koşulları çarpıcı şekilde işlenir. Mohemed Nematzadeh isimli bir çocuk ödevini bir kere daha defterine yazmadığı takdirde okuldan kovulacaktır, öğretmeni ona bu konuda son bir şans verir. Ahmed, eve geldiğinde Nematzadeh’nin defterinin kendi çantasına karıştığını görür, bu defteri arkadaşına ulaştırmak zorundadır fakat yalnızca arkadaşının adı ve oturduğu köyün ismini biliyordur.


Ahmed’in bir sorunu vardır, fakat toplumdaki ve onun hayatındaki her figür bir işle meşguldür, içinde bulunduğu durumdan duyduğu üzüntüyü içinde yaşamalı ve çaresine kendisi bakmalıdır. Filmde, kendisine eşlik eden biri olmayan Ahmed’i, arkadaşının evini arayışında yalnız bırakan büyüklerin umursamazlık ve ikiyüzlülüklerini Ahmed’in bakış açısıyla görmeye davet ediliriz.³


Sorar soruşturur, bu esnada köyü, alt sınıf mensubu insanları, sosyoekonomik düzeyi, kültürel yapılanmayı, okuldan sonra çalışmak zorunda olduğu için her gün sırtı ağrıyan bir sınıf arkadaşını, kırsalın el değmemişliğini izleriz. Dramatik çatkı olarak özel bir durum yoktur; aslında anlatılan bu arayış sırasında Ahmet'in hayata dair şeylerle "karşılaşması"dır, onun duygularıdır. Küçük bir çocuğun hayatla başa çıkabilme yollarını öğrenmesi, yaşaması, deneyimlemesidir.⁴


İran sinemasında çocuklar, yetişkinler üzerinden anlatılamayacak, gösterilemeyecek olayların özneleridirler. İtalyan Yeni Gerçekçiliği’ndeki çocukların umuda gönderme yaptığı anlatılara benzer şekilde konumlanmışlardır. Çocuk üzerinden kurulan anlatılara örnek teşkil eden Arkadaşımın Evi Nerede?, Kiyarüstemi’nin yönetmenliğiyle şiirsel bir kır manzarası üzerinden amaca ulaşmanın kutsallığını ve bu yoldaki engelleri, Ahmed’in defter macerasıyla aktarır. Çocukların, gerçekçi İran Sineması’na idealist ve masalsı bir boyut getirdiği bu filmlerde bir akvaryum balığı almak (Beyaz Balon), ödev defterini sahibine vermek için yollara düşmek (Arkadaşımın Evi Nerede), bir çift ayakkabı alabilmek (Cennetin Çocukları) gibi son derece basit hedefler toplumun yapısını sembolik olarak ortaya koyar.⁵


Sonunda Ahmed arkadaşının evini bulamamıştır ve evine dönmek zorundadır, ama çözümü hazırdır; ödevi Nematzadeh’in defterine de yazarak onu bulamamasını telafi edecektir. Yetişkinlerin başaramadığı kriz yönetimini ilkokula giden bir çocuk, arama çabaları sonuç vermese ve umutsuzluğa kapılsa dahi alternatif bir yöntemle halletmiştir.

¹,⁵ Alıcı, B. (2014). Yeni İran Sineması’nda Çocuk. Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi, 3 (2), 118-151.

² Gül, M. E. (2019). Sinemanın Dijitalleşmesiyle Yönetmenin Kendini Görünmez Kılma Çabası: Abbas Kiarostami Örneği. SineFilozofi, Özel Sayı (1), 297-313.

³ Sheibani, K. (2010). Kiarostami ve Modern Fars Şiir Estetiği. Sinecine, 1 (1), 97-122.

⁴ Sözen, M. (2012). İran Yeni Dalga Sinemasında Varoluşsal Temalar ve Yönelimler. Selçuk İletişim, 3 (7), 218-233.