Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Ücretsiz olacak başvurular başladı
Ücretsiz olacak başvurular başladı
123456789
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Ücretsiz olacak başvurular başladı
Ücretsiz olacak başvurular başladı
123456789

Kültür Atölyesi 13 Eylül

13 Eylül 2022 - Günün filmi, kitabı ve sahne etkinlikleri...

Gülara Subaşı

BEYAZ PERDEDE BUGÜN

Bisang Seoneon- Acil İniş (2021) - Han Jae-rim


Parasite filmiyle Cannes'da başarısını tüm dünyaya duyuran Güney Kore sinemasının son iddialı yapımı "Bisang Seoneon", haftanın vizyon filmi.

Yönetmenliğini ve senaryosunu Han Jae-rim'in üstlendiği 2021, Güney Kore yapımı filmin başrolünde Snowspiercer ve Parasite filmlerindeki performanslarıyla dikkatleri çeken Song Kang-ho yer alıyor. Kang-ho'ya başrollerde Lee Byung-hun ve Jeon Do-yeon eşlik ediyor.

"Yerlerinizi alın" sloganıyla gösterime giren film, dünya prömiyerini Cannes Film Festivali'nin yarışma dışı bölümünde gerçekleştirdi.

Filmin konusu:

Kıdemli bir polis şefi olan In-ho, havada olan bir uçağa karşı terörist saldırı tehdidinde bulunulduğuna dair ihbar alır. Soruşturma sırasında, şüphelinin aslında 1 numaralı uçağa bindiğini keşfeder. Jae-hyuk, uçma fobisine rağmen kızının sağlığı için Hawaii'ye gitmeye karar verir. Havaalanında, etrafta dolaşan ve onlarla tehditkar bir şekilde konuşan garip bir adam tarafından dikkati dağılır. Uçuş numarası KI501 olan uçak, Hawaii'ye gitmek için Incheon Havalimanı'ndan ayrılır, uçak havalandıktan kısa bir süre sonra yolculardan biri gizemli bir şekilde ölür. Korku ve kaos, yalnızca uçağın içinde değil, karada da hızla yayılır. Bu haberi duyan Ulaştırma Bakanı Sook-hee, bir terörle mücadele görev gücü kurar ve uçağı indirmenin bir yolunu bulmak için acil bir toplantıya çağırır.

The Nerds of Color yazarlarından Laura Sirikul, filme 5 üzerinden 3,5 puan verdi ve yapım tasarımı, sinematografi ve uçağın içindeki CGI'yı "inanılmaz" olarak övdü. Sirikul, "Film o kadar çok bükülme ve dönüşle doluydu ki uzun süreyi gerçekten fark etmiyorsunuz" dedi.



RAFLARDA BUGÜN

Çorak Ülke - Thomas Stearns Eliot


20'nci yüzyıl modernist şiirinin en başarılı temsilci olarak anılan T.S. Eliot, ilk kez 1922 yılında yayımlanan "Çorak Ülke" (Orijinal adı: The Waste Land), isimli şiir kitabı yeni çıkanlar raflarında yerini aldı.

Modernist şiirin merkezi eseri olarak kabul edilen Çorak Ülke, Kutsal Kâse ve Balıkçı Kral efsanesini çağdaş İngiliz toplumunun vinyetleriyle birleştirir.

Baskısı Everest Yayınları tarafından gerçekleştirilen kitabın çevirmeni Cem Yavuz.

Tanıtım bülteninden:

Çorak Ülke, ilk kez Ekim 1922’de, T. S. Eliot’ın II. Dünya Savaşı arifesine (1939) kadar çıkardığı The Criterion dergisinde yayımlandı. Bu "operatic" yapıt, insanlık ideallerine dair bütün umutları tüketen barbarca savaşa ve savaş sonrası mayalanan toplumun iliklerine işlemiş nihilizmle ahlaki çürümeye verilmiş sarsıcı bir yanıttı. Basıldığı tarihten 100 yıl sonra bile sözün çorak toprağından leylaklar bitirme kudretini koruyan bu şiir, kapsamlı çevirmen notlarını da içeren özel bir baskıyla çift dilli olarak Türkçede yeniden hayat buluyor:

Hangi köklerdir yapışıp onu kavrayan, hangi dallar

Uç verir şu moloz yığınından? Ey İnsanoğlu,

Söyleyemezsin bunu, kestiremezsin, çünkü senin bildiğin anca

Parçalanmış suretler yığınıdır, güneşin kavurduğu,

Orda ne ölü ağaç sayvan olur, ne cırcır böceği teselli

Ne de kupkuru taş su sesi bağışlar. Bir tek

Bu kızıl kayanın altı gölgelik,

(Gel sığın bu kızıl kayanın gölgesine),

Sana başka, sabahları peşin sıra seğirten

Ya da akşam vakti seni karşılamaya duran gölgenden

Bambaşka bir şey göstereceğim;

Sana korkuyu göstereceğim bir avuç tozda.



SAHNEDE BUGÜN

Beyaz Geceler


Dünya edebiyatının en çok okunan ve etkilenilen kalemi Rus yazar Fyodor Dostoyevski'nin 1848 yılında kaleme aldığı kısa öyküsü "Beyaz Geceler" (Orijinal adı: Belıye Noçiy), Ankaralı tiyatroseverler için sahnede.

Kazım Akşar uyarlaması, Mehmet Atay yönetmenliğinde sahneye konan eser, Ayşin Tabiloğlu ve Serkan Melikoğlu'nun performanslarıyla izleyicisiyle buluşuyor.

Oyunun konusu:

Beyaz Geceler, yalnızlığın şiirdir. Petersburg'un kalabalığı içindeki yalnızlığını hayallerinde avutmaya çalışan bir gençle, şehrin kenar mahallelerinde köhne bir eve sıkışıp kalmış bir genç kızın farkına varamadığı yalnızlığının kesiştiği noktada Dostoyevski'nin gençlik coşkusuyla yazdığı bir şiir. Oyunumuzun kahramanı gençle, genç kızımız Nastenka'nın, yüreklerini ilk kez başka birine açmayı deneyimledikleri Petersburg Köprüsü 4 gecelik bir aşk öyküsüne sahne olur.

Bir Rus edebiyatı klasiğinin tek perdelik uyarlaması olan Beyaz Geceler, bu akşam saat 20.00'de Çankaya Sahne'de.



Cihat Aşkın "Türk Valsleri"


Bu toprakların kemancısı olarak nitelendirilen değerli keman virtüözü Cihat Aşkın’ın albüm projesi "Türk Valsleri" bu akşam Başkentli müzikseverlerle buluşuyor.

Ankara’da ilk defa gerçekleşecek etkinlik, Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi'nin düzenlediği Müze’de Müzik Salı Konserleri kapsamında sahne alıyor.

Cihat Aşkın, Türk Valsleri'ni için şunları söylüyor:

"İtalyan maestronun yönetimindeki bando, İstanbul’un meydanlarında çalmaya başlar. Güzel melodiler şehrin her tarafında yansımaya devam ederken bu duruma içten içe üzülen kıymetli Türk bestekârlarından Dede Efendi, cesaretle ortaya çıkarak bir iddiayla "bunu ben de yaparım" der ve bir çırpıda "Yine Bir Gülnihal" isimli valsi besteler. Bu vals, dünyayı kasıp kavuran Viyana valslerinin yanında romantik ilk Türk valsi olma özelliği taşır. Daha sonra diğer bestekârlar onu takip ederler.

Sonraları tıpkı diğer danslar gibi Türk valsleri de yeni toplumun içinde yer almaya başlar. Cumhuriyet devrinden sonra hızla artan balolarda söylenen ve çalınan valsler, Yeşilçam filmleriyle 20'nci yüzyıla doğru nostaljik melodileri bize aktarıyor. Türk Valsleri’nin düzenlemeleri besteci ve orkestra şefi Oğuzhan Balcı’ya aittir."

1990 yılında kurulan Ankara’nın en eski yaylı çalgılar Orkestrası Ancyra Ensemble eşliğinde gerçekleşecek konserde orkestrayı, aynı zamanda solist olarak da izleyebileceğimiz Cihat Aşkın yönetiyor.

Şef/Solist: Cihat Aşkın (Keman)

Ancyra Ensemble

Serkan Halili (Kanun)

Çağdaş Özkan (Piano/Akordeon)

Ünsal Çeliksu (Klarinet)

Timuçin Abacı (Flugel Horn)

Unutulmaz bir müzik deneyimi için Cihat Aşkın, Türk Valseleri ve Ancrya Ensemble bu akşam saat 20.00'de Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi'nde.



GALERİDE BUGÜN

Taşlaşmış Rüyalar / Petrified Dreams

  

Galeri Nev İstanbul'un sezonun açılış sergisi olarak sanatseverlerle buluşturduğu "Taşlaşmış Rüyalar" başlıklı karma sergi, günün kültür-sanat duraklarından.

Küratörlüğünü Nilüfer Şaşmazer'in üstlendiği sergi, Murat Akagündüz, Sevinç Altan, Eda Aslan, Levent Aygül, Ege Berensel, Hera Büyüktaşcıyan ve Ali Kazma’nın eserlerini bir araya getiriyor.

Taşlaşmış Rüyalar, Walter Benjamin’in "tarihin meleği" alegorisine referansla, ilerleme adı altında gerçekleştirilen çeşitli eylemlerin, üretimlerin ve yok etmelerin ardında bıraktığı manzaralara bakıyor. Zamansal olarak İkinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinden imgelerle başlayıp bugüne ait olanlarla sona eriyor. Uzamsal olaraksa, birkaç istisna dışında, batıda Atlantik Okyanusu’nun doğu kıyıları, doğuda Mezopotamya, kuzeyde Rusya, güneyde Akdeniz ile çevreleniyor. Pardon, arada bir defa da uzaya uğruyor.

Serginin adını oluşturan taş ve rüya, içlerinde birkaç anlam taşıyorlar. Buradaki rüya, Benjamin’in “rüya âlemi” kavramından yankılanarak, hırsla güdülen ilerlemeyi ikame ediyor; hâliyle kitlesel ütopyaları, milliyetçi bakışı ve türlü arzu imgelerini de kapsıyor. Taş ve taşlaşma hâliyse kâbusa dönüşen rüyalardan geri kalanlara, her türlü şiddetin kalıntısına işaret ediyor. Ve de yeniden inşa etmenin temel unsuru olarak taşa…

Taşların bir diğer önemli görevi daha var: Tüm yaşananların tanıklığını üstlenmek. Hem kanıt hem tanık olan taş, toprak, arazi, topografya; taşlaşan beden ve hafızalar, çoğu zaman baskın anlatılar içindeki küçük hikâyeye taşınıyor. Ve yıkıntı, şiddetin hatırasından ibaret değil; o hayatta kalmışlığıyla bir hafıza ve dolayısıyla umut da taşıyor. Zira ne de olsa Benjamin’in bahsettiği ilerleme fırtınası bugün hâlâ belki daha da hızlı şekilde sürüklese de dünyayı, geçmiş dediğimiz şey bugün inşa ediliyor.

Açılışı 9 Eylül'de gerçekleştirilen sergi, 29 Ekim'e kadar Salı-Cumartesi günleri, 11.00-18.30 saatleri arasında Galeri Nev İstanbul'da görülebilir.