Türkan Şoray'dan sevindiren paylaşım
Türkan Şoray'dan sevindiren paylaşım
Şehitliğin önünden geçen vatandaş
Şehitliğin önünden geçen vatandaş
Atatürk'ün bir sözünü şifreledik, bulabilir misin?
Atatürk'ün bir sözünü şifreledik, bulabilir misin?
kadın motosiklet sürücü eğitmeni
kadın motosiklet sürücü eğitmeni
123456789
Türkan Şoray'dan sevindiren paylaşım
Türkan Şoray'dan sevindiren paylaşım
Şehitliğin önünden geçen vatandaş
Şehitliğin önünden geçen vatandaş
Atatürk'ün bir sözünü şifreledik, bulabilir misin?
Atatürk'ün bir sözünü şifreledik, bulabilir misin?
kadın motosiklet sürücü eğitmeni
kadın motosiklet sürücü eğitmeni
123456789

Kültür Atölyesi 15 Eylül

15 Eylül 2022 - Günün filmi, kitabı ve sahne etkinlikleri...

Gülara Subaşı

BEYAZ PERDEDE BUGÜN

Peter von Kant (2022) - François Ozon


Çağdaş Fransız sinemasının en etkili isimlerinden ödüllü yönetmen François Ozon'un son filmi "Peter von Kant", günün vizyon filmi.

2022, Fransa yapımı Peter von Kant, Yeni Alman sinemasının en önemli temsilcisi Rainer Werner Fassbinder'in 1972 yılında çekilen "Die bitteren Tränen der Petra von Kant"ın ters yüz edilmiş bir yeniden çevrimi.

Senaryosunu Ozon'un uyarladığı Peter von Kant, 2022 Berlin Uluslararası Film Festivali'nde açılış filmi olarak gösterildi.

Berlinale'de Altın Ayı için yarışan Petra von Kant, San Sebastián Uluslararası Film Festivali'nde de En İyi Film ödülüne aday gösterildi.

Filmin başrollerinde Denis Ménochet, Isabelle Adjani ve Khalil Ben Gharbia yer alıyor.

Filmin konusu:

Ünlü ve başarılı bir yönetmen olan Peter von Kant, asistanı Karl ile birlikte yaşar ancak onu sürekli aşağılar ve ona kaba davranır. Yetenekli aktris Sidonie’nin aracılığıyla genç ve yakışıklı Amir’e aşık olur. Onu evinde birlikte yaşamaya davet eder ve film dünyasına atılmasına yardımcı olur. Birkaç ay sonra Amir, tanınan bir isim hâline gelir. Ama bu üne kavuştuğunda Peter ile ayrılır. Bir başına kalan Peter, kendisiyle yüzleşmek zorundadır.

Ozon, Fassbinder’in kamera önünde yalnızca kadınların göründüğü 1972 yapımı dramı Die bitteren Tränen der Petra von Kant'ının "Die bitteren Tränen der "ini (acı gözyaşlarını) çıkararak ve cinsiyetleri ters çevirerek baştan yaratıyor. Takıntı, aşağılama, ilham, ün, baştan çıkarma ve yalnızlığı ele alan Peter von Kant da Fassbinder’e renkli, entrikalı ve eğlenceli bir saygı duruşu niteliğinde.



RAFLARDA BÜGÜN

Dünyanın Kustuğu Yer - A. Nevin Yıldız


Akademisyen ve yazar A. Nevin Yıldız'ın son öykü kitabı "Dünyanın Kustuğu Yer", okuyucusuyla buluştu.

Çok dünyadan bir mahallenin ütopik bir hikâyesini anlatan Dünyanın Kustuğu Yer, İletişim Yayınları tarafından basıldı.

Tanıtım bülteninden:

“İsmini dönemin devlet politikalarına uygun bir biçimde ıslah edilmesine rağmen bataklık olarak kalmaya direnmesine borçlu olan bu mahalle, sadece çamurunun bolluğuyla değil, evlerinin ekseriyetle tek duvarla birbirine yaslanmasıyla da ünlüydü.”

Bataklıktan doğma, oyunlardan kovulanlardan olma bir mahalle Abre. Gizliyi saklıyı karnında tutamaz bu mahalle, şanına yakışır biçimde ortalara döker herkesi. İflah olmaz âşıkları, kazası belası, meczupları, sürgün yiyenleri boldur buranın. Süslü Neslihan, eğitim neferi Nadide, aykırı ikili Gül ve Sevda, nermo Kako, Doktor Reşat, Neriman Köksal’ın replikası Serap, cinli Veli ve daha nicesi dünyanın kustuğu bu yerde bir arada yaşamayı öğreniyor.

A. Nevin Yıldız, bize hem çok yakın hem çok uzak bir diyara keskin rüzgârlarla savrulan hayatları mizahtan beslenerek anlatıyor.

Dünyanın Kustuğu Yer, renkli, çamurlu, bol vakalı, bir o kadar da ehlikeyif insanların yaşadığı Abre’nin şamatalı hikâyesi.



SAHNEDE BUGÜN

Uyandığımda Sesim Yoktu


Anne Sexton, Sharon Olds, Amy Gerstler ve Sylvia Plath’tin yazılarından ilham alınarak kadınların birbirleriyle nasıl bağdaştığını ele alan bir çalışma ortaya koymak için 2013 yılında kaleme alınan tiyatro oyunu "Uyandığımda Sesim Yoktu" (Orijinal adı: Mouthpiece), bu akşam İstanbullu izleyicisiyle buluşuyor.

Amy Nostbakken ve Norah Sadava tarafından yazılan oyun, bir kadının iç çatışmasını tiyatro sahnesine taşıyan feminist bir yapım.

Levent Tamer'in yönetmenliğini üstlendiği oyunda Cassandra isimli kadın karaktere Burcu Görek ve Dilara Gül hayat veriyor.

En derin ve en utanç verici düşüncelerimizi, mütemadiyen yaşadığımız zihinsel uyumsuzluğu, nesillerdir bize benimsetilen o içselleştirilmiş erkek bakış açısını ve erkek egemenlik zulmünü, bizzat idame ettirdiğimiz o ikiyüzlülüğü açığa çıkartmaya çalıştı. Uyandığımda Sesim Yoktu, kişisel bir yolculuğun belgesi. Üç yıllık çok yoğun bir sohbeti damıtarak 60 dakikalık bir tiyatro oyununa, hikâye anlatma gayesiyle bazı öykü düzenekleri ekleyerek aktarıldı.

Uyandığımda Sesim Yoktu, gün yüzüne çıkarmaya korktuğumuz ve aslında bizi özgür kılan çıplak, kırılgan ve saf gerçeklerden oluşuyor. Amy Nostbakken ile Norah Sadava çağdaş feminizmin çelişkisini harikulade bir ifade ediş biçimi bulmuşlar, hem de bir kez bile akademik jargona ve hareket retoriğine başvurmadan.

İçinde bulunduğumuz ikilem bu iki kadının keder, öfke ve hüsranla düğümlenmiş boğazında saklıdır. Seyirci cevapsız bırakılmış sorular eşliğinde salondan ayrılırken kulaklarında da oyunun son cümlesi yankılanmaktadır: “Onca yol katettik, artık dönmeyiz geri...”

Uyandığımda Sesim Yoktu, açık bir şekilde baskı gören, örtülü bir baskının içinde kendini bulan, yaşadığı birçok korku ve toplumun ona dayattıklarından dolayı kendini ifade edemeyen, sesleri kısılmış, hırpalanmış, hatta canice öldürülmüş kadınların hakları için yazılmış bir başkaldırı oyunudur. Kadına şiddeti ve kadının toplumdaki yerini, annesinin ölümünden sonra kendi hayatının da tıpkı ona benzemesi üzerine sorgulayan bir kadın yazarın hikâyesidir.

Uyandığımda Sesim Yoktu, bir başkaldırı ve meydan okuma olarak, kadınların özgürce kendi seslerini bulabildikleri, kendilerini ifade edebildikleri bir toplumun mümkün olacağını izleyiciye göstermeyi amaçlar.

Uyandığımda Sesim Yoktu, kadının kendi gücünü hatırlaması, ayakta durabilmesi ve özgürce kendini ifade edebilmesi için kadınların sesi olmak için bu akşam saat 21.00'de Kadıköy Göztepe Özgürlük Parkı Tepe Sahne'de.



Pinhâni


Türk alternatif rock gruplarının başarılı gruplarından Pinhâni, 18 yıllık müzik serüvenlerinin unutulmaz parçalarını müzikseverlelerle buluşturmaya geliyor.

Bu akşam İzmir'de sahne alacak olan grup, "Beni Sen İnandır", "Ne Güzel Güldün" ve "Hele Bi Gel" gibi dillere pelesenk olmuş şarkılarıyla müzik dünyasındaki yerini gün geçtikçe sağlamlaştırıyor.

Türkiye'nin en sevilen müzik gruplarından Pinhâni, 2004 yılında kuruldu. Grup, tüm müzik camiasının diline dolanan "Dünyadan Uzak" teklisinin yanı sıra ilk albümlerinden günümüze kadar en sevilen şarkılarından oluşan bir konser vermeye hazırlanıyor. Vokalde Sinan Kaynakçı, gitarda Akın Eldes ve Eray Polat, klavye, bas gitarda Selim Aydın, davulda Hami Ünlü yer alıyor. Pinhani son olarak pandemi döneminde evde kaydettikleri yeni şarkılar ve eski şarkılarından oluşan "Küçük Bi Evde" adlı albümlerini dijital platformlarda yayınladı.

Konserlerinde kendi şarkılarının yanı sıra geleneksel türkülere de yer veren, yerel olmadan evrensel olunamayacağını kabul eden Pinhâni, saat 19.00'da İzmir Arena'da Sahne'de.



GALERİDE BUGÜN

Bir Tutam Zapt Edilemez Karmaşıklık

 

Bilimin insan hayatına kattığı "karmaşıklığa" odaklanan "Bir Tutam Zapt Edilemez Karmaşıklık" başlıklı grup sergisi, İstanbullu sanatseverlerin bugünkü kültür-sanat durağı.

Misal Adnan Yıldız küratörlüğünde gerçekleştirilen sergide Kerem Ozan Bayraktar, Akhmat Biikanov, Evgeny Dedov, Mehmet Dere, Şafak Şule Kemancı, Çağla Köseoğulları, Kateryna Lysovenko, Yağız Özgen, Sam Samiee, Sergen Şehitoğlu, Osman Sadi Temizel, Viron Erol Vert, Agnes Waruguru ve Slavs and Tatars’ın araştırma ve üretimlerine yer veriliyor.

Sergi, gerçeklik ve bilişsel sınırlarımızla doğayı görme biçimlerimiz birlikte düşünüldüğünde, bilimin hayatımıza kattığı karmaşıklığa adanıyor. Bir Tutam Zapt Edilemez Karmaşıklık, duygusal zekâya, samimi bağlantılara, görsel şiire ve resme karşı bir açlık duyuyor. "İlişki durumu: Karışık" bir çağda, şeylerin veya olayların koşullu doğasındaki karmaşıklığın -özellikle karmaşıklık kavramının- farklı formlarını fark etmek, tanımak ve anlamak üzerine önerilerde bulunuyor.

Gelişimsel sorunlar ya da sosyal çelişkiler yaşayan bir insan; parçalarıyla bir "makine"; bireyler, toplumlar ve topluluklar ya da içinde bulunduğumuz, hayal edemeyeceğimiz sonsuzlukta uzay, tam anlamıyla bu "karmaşıklığın" örnekleri.

Bir sergi olarak Bir Tutam Zapt Edilemez Karmaşıklık, bizi (Batı) hümanizmi/öznelciliği sorusu/sorunu etrafında/karşısında birleştiren; iç içe geçen, ekolojik düzenlilikler ve jeo-merkezci öznelerden yola çıkan spesifik sanatsal perspektifleri mercek altına alıyor.

Ayrıca, başlığa eklenen ve ironik bir şekilde imkânsız bir görevi işaret eden ‘‘bir tutam’’ ibaresi, yerelin, deneysel yaklaşımın ve bağlamsal düşünmenin -ve bir sergi mekânının, takviminin ve bütçesinin sınırları dahilinde- biraz daha alan talep ediyor.

Misal Adnan Yıldız tarafından SANATORIUM ekibiyle birlikte diyalog halinde tasavvur edilen çok katmanlı proje, 9 Eylül’de açılışını gerçekleştirdi.

Sergi, 12 Kasım'a kadar SANATORIUM'da izlenebilir.