Kültür Atölyesi 21 Eylül

Gülara Subaşı

BEYAZ PERDEDE BUGÜN

Doragon boru supa supa hiro (2022) - Tetsurô Kodama

Japon mangacısı Akira Toriyama'nın 1984'te çizmeye başladığı Doragon Bōru'dan uyarlanan "Doragon boru supa supa hiro", günün vizyon filmi.

2022, Japonya yapımı filmin yönetmenliğini Tetsurô Kodama üstleniyor.

Senaryosu Doragon Bōru serisi yaratıcısı Akira Toriyama tarafından yazılan Japon bilgisayar animasyonlu dövüş sanatları fantezi/macera filmi, serinin 21'inci uzun metraj yapımı olma özelliğini taşıyor.

Filmin başrollerinde sesleriyle Masako Nozawa, Toshio Furukawa ve Yûko Minaguchi yer alıyor.

Filmin konusu:

Red Ribbon Ordusu uzun süre önce Son Goku tarafından yok edilir. Ordunun asi ruhunu isimsiz mucitler devam ettirir. Son Androidleri olarak Gamma 1 ve Gamma 2’yi yaratan mucitler, Piccolo ve Gohan’a saldırmaya başlar. Büyük bir tehlike yaklaşmaktadır ve Süper Kahraman’ı harakete geçirme zamanı gelmiştir.

Anime News Network'ten Richard Eisenbeis, filme B verdi. Eisenbeis, önceki Dragon Ball anlarına yapılan kapsamlı geri çağrıları kaydetti ve filmin ihmal edilmiş bir karakter olarak gördüğü Piccolo'yu keşfetmesini takdir etti. Ayrıca filmin animasyonunu da övdü. Ancak Eisenbeis, Cell Max'i cansız bir kötü adam olduğu için eleştirdi.

RAFLARDA BUGÜN

İtalya Hikâyeleri - Stendhal

Dünya edebiyatının gerçekçi kalemlerinden ünlü yazar Stendhal'ın 1836 yılında kaleme aldığı "İtalya Hikâyeleri" (Orijinal adı: Chroniques Italiennes), yeni baskısıyla raflarda.

Baskısı Yordam Kitap tarafından gerçekleştirilen kitabın Fransızca aslından çevirisini Hamdi Varoğlu yaptı.

Tanıtım bülteninden:

19'uncu yüzyıl Fransız yazarı Stendhal, asıl adıyla Marie-Henri Beyle, gerçekçi akımı ilk uygulayanlardan biridir. Tarihsel gerçeklerden ve kişilerden ilham alır, bunları eserlerine taşır. İtalya Hikâyeleri de 16'ncı yüzyılın, yazarın özel bir ilgi duyduğu o “sanat, aşk ve güç çağı”nın İtalya’sı üzerine yazılmış, tarihsel olaylara dayanan beş hikâyeden oluşur.

Daima gerçeklerin peşindeki yazar, bu trajik hikâyeleri, konsolos olarak tayin edildiği İtalya’nın sahaflarını gezip dolaşırken bulduğu 16'ncı ve 17'nci yüzyıllardan kalma elyazmalarından yola çıkarak oluşturur. Çağın o çılgın ve tutkulu aşklarını, dehşet verici şiddet olaylarını, manastır duvarlarının ardında yaşanan trajedileri müthiş bir yalınlıkla sunar. Yaşadığı çağın “moda duygulara uygun” anlatış biçimini tercih etmek yerine o eski İtalyan üslubunu koruyarak, dosdoğru biçimde, yalnızca olayları aktarır.

Stendhal’in ölümünden sonra, 1855’te kitaplaştırılan İtalya Hikâyeleri, Fransızca aslından Hamdi Varoğlu’nun çevirisiyle…

SAHNEDE BUGÜN

Alchera

Başkentli tiyatroseverler bu akşam kozmik bir yolculuğun yolcuları olmaya davetli. Adını, Avusturalya Aborjinlerinin inançlarına atfedilen dini-kültürel bir mitten alan "Alchera" oyunu bu akşam Ankara'da sahnede.

Belgin Karar'ın yazıp uyarladığı oyunun rejisörlüğünü Cem Karar üstleniyor.

Alchera, Gülşah Bayraktar ve Pınar Yüksel'in oyunculukları ve Ferza Demirkan'ın dans performansıyla sahneye konuluyor.

Tanıtım bülteninden:

Cevapsız soruların merkezi Alchera’ya doğru gizemli bir yolculuğa çıkıyoruz! Yolda bize; coğrafyasız kozmogoni mitleri, büyülü arkaik semboller, sırt sırta vermiş kadim medeniyetler, devasa kozmik yumurta, antikçağ filozoflarının ayak izleri, mitolojik fısıltılar ve metafiziğin görkemli buğusu eşlik edecek. Arka fonda Simurg’un çok renkli kanatlarının sesi, burnumuzda kibrit kokusu… Çizgisel olmayan bir zamanda, dünyadan ve ötesinden, biricik insanın (ileriye veya geriye) döngüsel macerasına şahit olacağız.

Rutinleri bozmaya, bildiklerinizi ters yüz etmeye, alışılmışın dışına çıkmaya, külleri savurmaya hazırsanız, buyurun Alchera’ya!

İnsan ruhunun yaşamdan ölüme ve ölümden yaşama geçişlerinde, olgunlaşıp ders çıkarana kadar sürdürdüğü döngüsel süreci, hem mitlerle hem de dünyevi örneklerle anlatan Alchera, tüm evrenin ve insanlığın yolculuğunu biricik "insan"ın üzerinden ele alıyor.

Bu varoluşsal tiyatro deneyimi için tek perdelik Alchera, saat 20.00'de Aralık Sahne'de olacak.

When Opera meets Broadway Concert

Opera ile Broadway'i buluşturan konserler kapsamında bu gece, Ukraynalı soprano Tania Frankiv, Antalya'da sahnede.

Bir saat süren konser boyunca Viyana'dan gelen Ukraynalı soprano, birçok uluslararası vokal festivalinin Gran-Pri kazananı Tania Frankiv, sizleri piyano eşliğinde, Mozart ve Shubert zamanlarından ünlü müzikallerle New York Broadway sokaklarına uzanan muhteşem bir yolculuğa çıkarıyor. Andrew Lloyd Webber ve Richard Rodgers besteleriyle büyülü bir deneyim yaşatıyor.

Programda, Don Giovanni, Figaro'nun Düğünü, The Phantom of the Opera, Neşeli Günler ve Carousel'den şarkı ve aryalar yer alıyor.

Program:

Klasik operalar Bölüm I

E. Greig - Romance "Ein Schwan"

W. A. Mozart - Aria di Zerlina "Vedrai carino" from opera Don Giovanni

W. A. Mozart - Cavantina di Barbarina "Lh'o perduta. me meschina" from opera Le Nozze di Figaro

F. Shubert - Serenade

N. Vietti - Song "Comprate i miei fiori"

F. Paolo Tosti - Romance "Goodbye"

Stephen Foster - Romance "Beautiful Dreamer"

Camille Saint-Saens - Aria "Ave Maria"

O. Sandler - Song "Was I a guelder rose in the meadow"

G. B. Pergolesi - Aria "Se tu m'ami"

B. Lyatoshynskii - Song "Oh, I'm going to the mill"

ARA

Broadway hitleri Bölüm II

Richard Rodgers - "The Sound of Music (The hills are alive)" from the Musical The Sound of Music

Richard Rodgers - "If I loved you" from the Musical Carousel

A. L. Webber - "Memory" from the Musical Cats

Richard Rodgers - "You will never walk alone" from the Musical Carousel

Leonard Bernstein - "Somewhere" from the Musical West Side Story

A. L. Webber - "All I ask of you" for the Musical The Phantom of the Opera

Unutulmaz bir dinleti için Frankiv, 19.30'da Antalya Kültür Sanat sahnesinde.

GALERİDE BUGÜN

Tunnel Vision

Türkiye çağdaş resim sanatının en önemli isimlerinden Canan Tolon'un "Tunnel Vision" başlıklı kişisel resim sergisi, İstanbullu sanatseverlerin bugünkü kültür-sanat duraklarından.

İki yıllık emeğin ürünü olan sergi, COVID-19 salgınının neden olduğu kesintinin ve sonrasında devam eden toplumsal rahatsızlığın bir sonucu olarak ortaya çıkar. Çoklu resimden oluşan sergi, yayılımı içinde donmuş birden çok manzarayı, kesik bir film şeridinin gerçekliğinde gözler önüne sererken, hayat akışını sürdüren bir yerleştirme olarak izleyiciye sunuluyor.

Tanıtım bülteninden:

Tunnel Vision’ın iki tanımı var; biri çevresel görüşü önemli ölçüde azaltan tıbbi bir durumdur. Bu resim serisine anlam veren ikincisi, yalnızca tek veya sınırlı bir amaç veya bakış açısına odaklanma eğilimine işaret eder. Adının da önerdiği gibi bu seride sanatçı, COVID sonrası dünyadaki kolektif optik ve davranışsal bozuklukların sonuçlarını ortaya çıkarır.

Canan Tolon’un çalışmaları genellikle zihnini meşgul eden bir fikir ya da endişeyle şekillenir ve uzun düşünümlerin ardından sergi mekânında hayata geçerken mekân da bu süreçte ona ışık tutar, onu şekillendirir. Tunnel Vision’da da olan budur. Mekânın zeminine yerleştirilen diptikler, dünyanın kendi içine çöktüğü boşluklar etrafında gelişir; merkezlerinde yer alan bu girdapsı boşluklar, izleyiciyi içlerine hapsedecek bir dizi tuzak hissi de verir. Sanatçının yerde onları yaparken yaşantıladığı bu his belki bakana da geçecektir.

Algıyı alt üst eden bu çepersiz resimler bir bütün olarak görülemez, bunların bakılmak için doğru ya da yanlış yönleri de yoktur.

Açılışı 9 Eylül'de gerçekleştirilen Tunnel Vision, 16 Ekim'e kadar Dirimart'ta görülebilir.