Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Ücretsiz olacak başvurular başladı
Ücretsiz olacak başvurular başladı
123456789
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Ücretsiz olacak başvurular başladı
Ücretsiz olacak başvurular başladı
123456789

Kültür Atölyesi 23-24 Temmuz

23-24 Temmuz 2022 - Bu hafta sonunun filmi, kitabı ve sahne etkinlikleri...

Gülara Subaşı

BEYAZ PERDEDE HAFTA SONU

Crimes of the Future - Müstakbel Suçlar (2022) - David Cronenberg

Body horror türünün öncüllerinden David Cronenberg'in merakla beklenen son filmi "Crimes of the Future" cumartesi günü Ankara, İstanbul ve İzmir'in seçili salonlarında gösterime giriyor.

2022, Kanada, Fransa, Yunanistan ve İngiltere ortak yapımı olan, Başka Sinema tarafından dağıtılan ve salonlarda iki gün kalması planlanan film, 29 Temmuz'da MUBI'de gösterimde olacak.

Senaryosunu da Cronenberg'in kaleme aldığı yapımın başrollerinde Viggo Mortensen, Léa Seydoux ve Kristen Stewart yer alıyor.

Bilim kurgu ve body horror türünde değerlendirilen film, Cronenberg'in 1970 tarihli filmiyle aynı adı paylaşsa da hikâye ve konsept ilgisiz olduğu için bir yeniden çevrim değil.

Crimes of the Future, Altın Palmiye adaylığıyla dünya prömiyerini gerçekleştirdiği Cannes Film Festivali'ndeki ilk gösteriminde altı dakika boyunca ayakta alkışlandı.

Filmin konusu:

İnsan türü sentetik bir ortama adapte olurken, vücut yeni dönüşümlere ve mutasyonlara uğrar. Ünlü performans sanatçısı Saul Tenser'ın bedeninde alışılmadık yeni organlar belirmeye başlar. "Hızlandırılmış evrim sendromu" olarak adlandırılan bir hastalıktan mustarip Tenser, partneri Caprice ile birlikte organlarının metamorfozunu ve bu organları kesip biçerek ortadan kaldırmasını avangard performanslarla halka açık bir şekilde sergileyerek hastalığını canlı bir gösteriye dönüştürür. Ulusal Organ Kayıtları'ndan bir araştırmacı olan Timlin, gizemli bir grup ortaya çıktığında, ikilinin hareketlerini takıntılı bir şekilde takip etmeye başlar. Görevi, Saul'un kötü şöhretini insan evriminin bir sonraki aşamasına ışık tutmak için kullanmaktır.

Los Angeles Times yazarlarından Justin Chang, Crimes of the Future için şunları söylüyor: "Kanlı bir neo-noir, bir çevresel bozulma kıssadan hissesi, alışılmadık derecede tuhaf ve hassas bir aşk hikayesi olan “Crimes of the Future”, aynı zamanda modern sanat dünyasının duygusuz bir hicvi olarak da işliyor."


RAFLARDA HAFTA SONU

Sıradan Kadınlar Düşü - Samuel Beckett

20'nci yüzyıl deneysel edebiyatının önde gelen edebiyatçılarından İrlandalı yazar Samuell Beckett'in 1932'de kaleme aldığı ilk roman, "Sıradan Kadınlar Düşü" (Orijinal adı: Dream of Fair to Middling Women), Ayrıntı Yayınları tarafından basıldı.

Beckett'ın 26 yaşında kaleme aldığı ve yazıldıktan 60 yıl sonra 1992'de ilk kez basılan romanı, İngilizce aslından Hülda Öklem Süloş çevirdi.

Tanıtım bülteninden:

20'nci yüzyılın en önemli yazarlarından biri kabul edilen Beckett’in ilk romanı Sıradan Kadınlar Düşü, yazarın iç dünyasını sergileyen otobiyografik bir eser niteliğindedir. St. Petersburg Times tarafından “edebi bir dönüm noktası” olarak tanımlanan roman için Beckett “bütün çılgınca düşüncelerimi içine tıktığım bir sandık” demiştir. Eser yayıncılar tarafından fazla edebi ve riskli bulunduğundan yazarın yaşamı boyunca hiç yayımlanmamış; ancak ölümünden sonra basılmıştır.

Hikâyenin başlangıcında; sevgisi, Smeraldina-Rima ve Alba adındaki iki kadın arasında ikiye bölünmüş olan Belacqua “son kez ‘Dublin’e düşmeden’ önce şehvet duygusuyla ve kelime dağarcığının yarattıklarıyla cebelleşmektedir” (The New Yorker). Gençliğe özgü duygulardan ve gözle görülür bir şekilde James Joyce’tan etkilenmiş olan Sıradan Kadınlar Düşü, olağanüstü bir ustalık eseridir. Beckett, sonraki çalışmalarına da damgasını vuran kelime oyunları ve dilinin saflığıyla okuru keyiflendirmenin yanı sıra, edebiyat ve sanat tarihindeki önemli yazarlara ve eserlere, mitolojiye ve daha pek çok kültürel öğeye atıfta bulunmaktadır.

Beckett okumaya başlamanın yolu olabilecek bu ilk roman, yazarın edebi diline hayran bırakacak nitelikte.


SAHNEDE HAFTA SONU

Uykusuz Gecelerimin Hamlet'i

İngiliz edebiyatının medar-ı iftiharı William Shkespeare'in 1509'da kaleme aldığı büyük eseri Hamlet'ten uyarlanan "Uykusuz Gecelerimin Hamlet'i" pazar günü başkentli izleyicisiyle buluşuyor.

Gizem Gürer'in uyarladığı ve yönetmenliğini üstlendiği tek perdelik oyunu, Türkçeye Sabahattin Eyüboğlu çevirdi. Tiyatro İklimler yapımıyla sahneye konan oyunda Taşkın Fuat Akman, tek kişilik sahne performansıyla izleyeni etkiliyor.

Oyunun konusu:

Uyku sorunu yaşayan gezgin anlatıcı, sırtında çantasıyla geceleri kendine uyuyacak yer ararken, gündüzleri işportada kitaplar satar. Uykusuzluğuna bir türlü çare bulamayan gezgin, küçükken uyuması için anneannesinin anlattığı mesellerle benzerlik kurarak okumaktan yorulduğu Hamlet’in derdinin ne olabileceğini kendi yorumlarıyla bulmaya çalışır.

"Tanrı dünyayı yaratırken dert ve kederi önce dağlara vermiş. Dağlar bir anda dile gelmiş: Tanrım bu derdi bizden al!"

Bu ölümsüz eserin sahne uyarlamasına tanıklık etmek isteyenler için Uykusuz Gecelerimin Hamlet'i, saat 16.00'da Fade Stage and Coffee sahnesinde.


Can Bonomo

Pop-rock müzik türünün başarılı isimlerinden farklı tarzıyla öne çıkan Can Bonomo, cumartesi akşamı Başkent'te.

Müziğe sekiz yaşında gitar çalarak başlayan Bonomo, ortaokul ve lise boyunca müzik çalışmalarını devam ettirdi. Müzisyenliğinin yanı sıra şiir kitapları ve illüstrasyon çalışmaları gibi sanatın farklı dallarında da eserleri bulunan sanatçı, doğduğu şehir İzmir'den kendisine "en büyük ilham" olarak nitelediği İstanbul'da çalışmalarını sürdürüyor. 1987 İzmir doğumlu olan Bonomo, İstanbul'a taşınmasının ardından çalışmalarına en büyük ilhamlarından biri olan bu şehirde devam ediyor. İlk albümü "Meczup"u 2011'de yayınlayan ünlü şarkıcı, ikinci albümünün hemen öncesinde Eurovision Şarkı Yarışması'nda Türkiye'yi "Love Me Back" adlı şarkıyla temsil etti. 2012'de yayınlanan "Aşktan ve Gariplikten", 2014'te yayınlanan "Bulunmam Gerek", 2017'de yayınlanan "Kâinat Sustu" albümlerinin ardından Can Bonomo'nun 5. albümü "Ruhum Bela", 2018 Nisan ayında dinleyicileri ile buluştu. Sanatçı, müzik kariyerinin yanı sıra "Delirmek Belirmektir" (2013), "Şu Sevdalar Tevatürü" (2016) ve Yunus Emre Şiir Yarışması'nda Jüri Özel Ödülü'ne layık görülen "Parya Koma" (2018) adlı üç ayrı kitapla şiirlerini yayımladı. Bonomo, pek çok edebiyat dergisine de yazar olarak katkıda bulunuyor.

"Gazapistan" isimli yeni teklisiyle beğenileri toplayan sevilen şarkıcı, en sevilen şarkılarını sevenleriyle birlikte seslendirmek için Ankara'ya geliyor.

Harika bir konsere imza atmak için Bonomo, saat 21.00'de If Armada AVM Açıkhava sahnesinde olacak.



GALERİDE BUGÜN

Sagalassos’u İzlemek

Bozlu Art Project, Sagalassos Antik Kenti yararına düzenlediği “Sagalassos’u İzlemek” başlıklı sergide fotoğraf sanatçısı Murat Germen’i ağırlıyor.

Bozlu Art Project ve Sagalassos Vakfı iş birliğiyle gerçekleşen proje, antik kenti ziyaret eden Murat Germen’in, Sagalassos’tan ilhamla ürettiği yeni yapıtlarını izleyiciyle buluşturuyor. Çalışmalarını kent, mimarlık ve çevre odağında sürdüren şehir plancısı, akademisyen ve sanatçı Germen’in 2019 yılındaki serginin ardından antik kenti yeniden yorumladığı Sagalassos’u İzlemek, izleyiciyi zaman, mekân, insan ve mimarlık kavramları üzerine düşündürmeyi amaçlıyor. Aynı zamanda, arkeoloji ve çağdaş sanatı bir araya getirerek disiplinlerarası bir bakış açısı sunuyor.

2019'da düzenlenen “Sagalassos İçin” başlıklı serginin devamı niteliğindeki Sagalassos’u İzlemek'in geliri, önceki projede olduğu gibi Sagalassos Vakfı tarafından Sagalassos Antik Kenti onaylanmış arkeolojik kazı projelerini desteklemek amacıyla Sagalassos Kazı Başkanlığı banka hesabına aktarılacak.

Sergi, 19 Temmuz-27 Ağustos tarihleri arasında İstanbul Bozlu Art Project Tarihi Mongeri Binası'nda izlenebilir.

Sagalassos hakkında

Burdur il sınırları içinde, Ağlasun ilçesinde yer alan ve günümüzden 12 bin yıl öncesine kadar uzanan yerleşim izlerine sahip olan Sagalassos, 1706 yılında Fransız gezgin Paul Lucas tarafından fark edilerek ilk defa Batı literatüründe geçmeye başlar. Toros Dağları’nın sarp yamaçlarında yer almasından dolayı en iyi korunmuş antik kentlerden biri olan Sagalassos, en parlak dönemini Roma İmparatoru Hadrian (MS 117-138) zamanında yaşar. Bu tarihlerde Pisidya eyaletinin en önemli şehri olma unvanını alır. Hadrian’ın dokunuşuyla şehrin en önemli anıtları ve sanatsal değerleri inşa edilmeye başlanır. Bu yükseliş dönemi MS 7. yüzyıla kadar devam eder ve sonrasında yaşanan deprem ve veba salgınlarıyla şehir düşüşe geçer. 13'üncü yüzyıla kadar şehirde yaşamın izleri sürülmekle birlikte, bu tarihten sonra yerleşim ovaya yani bugün ilçe merkezi olan Ağlasun’a kayar.

Sagalassos’ta 1990 yılından bu yana, Belçika’nın köklü üniversitelerinden biri olan Leuven Üniversitesi’nin liderliğinde yapılan kazılarda birçok değerli arkeolojik eser keşfedilir. Anadolu’nun öne çıkan müzelerinden biri olan Burdur Arkeoloji Müzesi’nin envanterinin önemli bir kısmını buradan çıkarılan eserler oluşturur. Ayrıca 2009 yılında Türkiye’nin UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'ne girmeyi başarır.


KÜLT(ür)lenelim...

A Clockwork Orange - Otomatik Portakal (1971) - Stanley Kubrick

Film dünyasının usta isimlerinden Stanley Kubrick'in klasikleşmiş roman uyarlamalarından ustaca işlenmiş distopik bir eleştiri olan "A Clockwork Orange", hafta sonunun kült filmi.

Anthony Burgess'in 1962 yılında yayınlanan, distopik modernleşme sancılarını anlatan, aynı adlı romanından uyarlanan, Amerikan yapımı filmin senaryosu, Kubrick tarafından yazıldı.

Başrollerinde Malcolm McDowell, Patrick Magee ve Michael Bates yer adlığı yapım, IMDb listesinde en iyi 102'nci film olarak yer alırken, 4 Oscar adaylığı dahil olmak üzere 12 ödül ve 24 adaylığa sahip.

Filmin konusu

Gelecekteki distopik endüstri sonrası Britanya'da, Beethoven hayranı Alex, "Drugs" isimli çeteye başkanlık eden bir gençtir. Ahlaki değerlerin birbirine karıştığı, iyi ve kötünün ayırt edilemez hale geldiği bir toplumda gece hayatının karanlığına hükmeden Drugs, ultra-şiddet eğilimleri, suçtaki ürkütücü gece maceralarını dikte eden bir proto-punk çetesidir. Çetenin işlediği suçlar sonrasından yakalanan Alex, özgürlüğünü geri kazanmak için işkence edici psikolojik şartlandırma içeren "tedavi" yöntemlerine boyun eğmek zorunda bırakılır.

İnsan doğası ve toplumsal normların çelişkisini gözler önüne seren A Clockwork Orange, suç ve cezanın distopik bir panoramasını sunuyor. Kubrick’in bu ikinci bilimkurgusu hem 2001’e oranla küçük bir yapım hem de insanın kozmosla değil kendisiyle ilişkisini ele alan, fizik değil sosyal bilimler tabanlı bir hikâye anlatıyor. Anarşizmin dozunu sinematografiyle ustalıkla destekleyen Kubrick, renklerin ve dekor objelerinin karmaşasıyla toplumdaki karmaşa arasında özdeşlik kuruyor.

Film eleştirmeni Kim Morgan, Kubrick klasiğini şöyle anlatıyor: "Burgess'in perili hatıraları ve zaman zaman suçluluk duygusu, Kubrick'in çift vekili gibi (Kubrick'in karısına göre film yüzünden kendi ailesi tehdit altında olacak) gibi resmin üzerinde asılı kalıyor, neden bu kadar güçlü ve dayanıklı olduğunu yansıtıyor, üzücü ve heyecan verici. Film, sizi acele ettiriyor ve tokatlıyor ve neredeyse suçluluk duygusuyla sizi tekrar ayağa kaldırıyor. A Clockwork Orange, ürpertici, mide bulandırıcı, parlak, seksi, iğrenç, komik, şiddetli bir siyasi hiciv."

"Güzel kızlara ya da aşırı şiddete karşı koyamayan genç bir adamın maceralarına tanık olmak... Hapse girdi, yeniden şartlandırıldı ve farklı bir genç adam çıktı, yoksa aynı mı?" sloganıyla gösterime giren bu metaforik eleştiriyi henüz izlemediyseniz hafta sonunu, A Clocwork Orange'ı keşfetmekle değerlendirebilirsiniz.