Times Meydanında okuma provası
Times Meydanında okuma provası
Ajda Pekkan'ın 60 yıllık hayali
Ajda Pekkan'ın 60 yıllık hayali
Bertuğ Özgür Yıldırım ile Ala Tokel nişanlandı
Bertuğ Özgür Yıldırım ile Ala Tokel nişanlandı
Eski eşlerin büyük gururu
Eski eşlerin büyük gururu
123456789
Times Meydanında okuma provası
Times Meydanında okuma provası
Ajda Pekkan'ın 60 yıllık hayali
Ajda Pekkan'ın 60 yıllık hayali
Bertuğ Özgür Yıldırım ile Ala Tokel nişanlandı
Bertuğ Özgür Yıldırım ile Ala Tokel nişanlandı
Eski eşlerin büyük gururu
Eski eşlerin büyük gururu
123456789

İnsan Atatürk

Alper Sezener

Selanik’te, II. Meşrutiyet’in ilanından hemen önce arkadaşlarıyla yaptığı bir sohbette şunları söyler:

"Bir gün gelecek, ben hayal zannettiğiniz bütün inkılâpları başaracağım. Mensup olduğum millet bana inanacaktır. Düşündüklerim hiçbir demagoji mahsulü değildir. Bu millet hakikati görünce arkasından tereddütsüz yürür, dâva uğrunda ölmesini bilir. Saltanat yıkılmalıdır. Devlet, yapısı mütecanis bir unsura dayanmalıdır. Din ve devlet biri birinden ayrılmalı, Şarktan benliğimiz sıyrılarak Batı medeniyetine aktarılmalıyız. Kadın ve erkek üzerindeki farklar silinerek yeni bir içtimaî nizam kurmalıyız. Garp medeniyetine girmemize mâni olan yazıyı atarak Lâtin kökünden bir alfabe seçmeli, kılık kıyafetimize kadar her şeyimizle Garplılara uymalıyız. Emin olunuz ki, bunların hepsi bir gün olacaktır” (Aktaran Sadi Borak, Bilinmeyen Yönleriyle Atatürk, Kitapçılık Ticaret, 1966:23).

*

Yakup Kadri Karaosmanoğlu “Atatürk” isimli eserinde şöyle aktarıyor:

“Bu insan, ateşte yanmıyordu. Vücuduna kurşun işlemiyordu. Kimdi bu acayip adam? Nereden peydah olmuştu? Hiçbir gazetede, hiçbir resmi tebliğde görmedik, okumadık.”

Fakat halk adını biliyordu: “Mustafa Kemal!” diyordu.

Dediği her şeyi teker teker yaptı. Yanına yüce Türk Milleti’ni alarak İstiklal Savaşı destanını yazdı.

Hilafeti ve Saltanatı kaldırdı.

Cumhuriyet’i ilan etti.

*

“Öyle şartlar içinde Mustafa Kemal’in yaptığını yapabilecek, cesaret de demiyorum, belki ondan gözü pekler vardı, azim de demiyorum, belki onun kadar azimli olanları vardı, bilgi de demiyorum, şüphesiz ondan daha bilgili olanları vardı, fakat kırk yıllık ömrümde onun liderlik dehasında hiç kimseyi tanımadım” diyor Falih Rıfkı Atay, meşhur “Çankaya” isimli eserinde.

Onu ne vakit, en uzaktan bile görse, “bir yerde toparlanmak bilmeyen o manevî çözülüş içinde, donuk, çağırışsız, fakat hiç iradesini kaybetmeyen bir bakışı” olduğunu düşünüyordu.

*

Ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, disiplinli ve eğitimli bir asker, bir savaş kahramanı.

Ömrünün neredeyse üçte ikisini savaş meydanlarında geçirmiş, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti uğruna özel yaşamından feragat etmiş asil bir komutan.

Çağının ötesindeki fikirleri ve uygulamalarıyla bir ulusu karanlıktan çekip çıkaran, laik Cumhuriyet’i kurarak bir ulusa bağımsız bir gelecek umudu aşılayan, cesaretli, mücadeleci, ileri görüşlü ve entelektüel bir lider.

Kadın haklarına inanan, onları koruyan ve gözeten, ülkenin geleceğinin teminatı gençlere sonsuz güven duyan, hep en yeniyi ve en ileriyi hedefleyen çağının ötesinde bir siyaset adamı.

Okuduğu kitapların dışında yazdığı kitapları da olan bir başöğretmen.

Bir ulusun onurlu dirilişinin sembolü olan ilke ve devrimlerin mimarı.

Her şeyden öte, duyarlı, anlayışlı, memleket aşığı ve insancıl karakteriyle gerçek bir örnek insan.

*

"Ben çocukken yoksuldum. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın hiçbirisini yapamazdım" diyerek okumaya, öğrenmeye olan tutkusunu açıkça ifade etmiştir.

Bir kitaba merak sardığında koca bir cilt de olsa onu bitirmeden uyuyamayan biridir.

Rusça, İngilizce, Fransızca, Farsça, Bulgarca, Almanca ve Arapça bildiği ve yaşamı boyunca toplamda 3 bin 937 kitap okuduğu söylenir. Okuduğu çoğu kitapta altı çizili satırlar, kitapların köşelerine alınmış notlar mevcuttur.

57 yıllık kısa ömründe 12 kitap yazdığı bilinmektedir.

Yazdığı “Geometri” (1937) kitabıyla bugün geometri dilini oluşturan birçok terimi Türkçemize armağan etmiştir: açı, açıortay, alan, artı, beşgen, boyut, bölü, çap, çarpı, çekül, çember, dış ters açı, dikey, dörtgen, düşey, düzey, eğik, eksi, eşit, eşkenar, gerekçe, iç ters açı, ikizkenar, kesit, konum, köşegen, oran, orantı, paralelkenar, taban, teğet, toplam, türev, uzam, uzay, üçgen, varsayı, yamuk, yatay, yöndeş'tir.

Tam anlamıyla bir okur yazardır ve dahası bildiklerini öğretmekten keyif alan sabırlı bir öğretmendir.

*

Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Türk ulusuna en küçük bir şüphe etmeksizin güvenen bir liderdir.

İtalyan gazeteleri, 1928 yılında Atatürk’ün hasta olduğu hakkında haberler yayınlayınca, Atatürk Türkiye’ye gelen Alman gazetecilerden Fogel’e sağlık durumu hakkında şöyle demiştir:

“Ölümü istihfaf ediyorum. Sıhhatim çok iyidir. Bugüne kadar çalıştım ve çalışmaya devam edeceğim. Benim gibi ölümle müteaddit defalar karşı karşıya gelmiş kimseler her zaman ona galebe ederler. Askeri hayatım esnaasında elliden fazla öldürücü ateş içerisine girdim. Fakat bir defasında bana, yine saatim tarafından iade edilen bir kurşun isabet etmiştir.

Bundan başka şunu biliniz ki bir gün birdenbire ölecek olursam Türkiye’de benim yerimi idare etmesini bilecek binlerce adam vardır” (Aktaran Sadi Borak, Bilinmeyen Yönleriyle Atatürk, Kitapçılık Ticaret, 1966:106).

*

Atatürk’ün en büyük özelliklerinden biri de başarılarının şahsına mal edilmesinden hoşlanmayışıdır. Bütün başarıların büyük Türk Milleti’ne ait olduğunu her zaman ifade etmiştir.

Atatürk, “Atatürk İnkılapları” denmesinden de hoşlanmaz, her seferinde sözü “Türk İnkılapları” şeklinde düzeltirdi.

“Millet sevgisi kadar büyük sevgi yoktur. İstiklal Harbinde benim de milletime ettiğim birtakım hizmetler olmuştur zannederim. Fakat bunlardan, hiçbirini kendime mal etmedim. Yapılanın hepsi milletin eseridir dedim. Aranacak olursa doğrusu da budur. Mazide sayısız medeniyet kurmuş bir ırkın ve milletin çocukları olduğumuzu ispat etmek için, yapmamız lazım gelen şeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz. Bugüne ve yarına bırakılmış daha birçok büyük işlerimiz vardır. İlmi araştırmalar da bunlar arasındadır. Benim arkadaşlarıma tavsiyem şudur: Şahsımız için değil, fakat mensup olduğumuz millet için elbirliği ile çalışalım. Çalışmaların en büyüğü budur” demiştir (Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Türkiye İş Bankası, 2009, sf. 427).

*

Atatürk, duygusal ve hoşgörülü bir insandır. Liyakate önem verir, işini hakkıyla yapanlara çok saygı duyar.

Anlatılan bir olaya göre köpeği Foks ve başyaveri Celal Bey ile kimseye söylemeden Sirkeci’den Çekmece’ye gitmek için trene binerler. Bilet görevlisi tren kompartımanında köpeği göründe kızgın bir şekilde Atatürk ve Celal Bey’e uyarıda bulunur:

“Beyefendi buraya köpek alınmaz. Onu furgona götürmemiz gerekir. Burası insanlar içindir. Medenî olalım. Kurallara uyalım."

Atatürk:

"-Tabii memur bey, haklısınız. Lütfen köpeğimi alıp götürün" der.

Ama efendisine delicesine bağlı olan Foks, görevli daha ona yönelir yönelmez, dişlerini göstererek saldırıya geçer.

Görevli köpeği alamadan söylene söylene uzaklaşır. Fakat tren istasyona varır varmaz da istasyon şefi ve polislerle birlikte geri gelir.

Polisler ve istasyon şefi ise Atatürk'ü görür görmez tanırlar, yanına gidip özür dilemeye başlarlar. Görevli ise ancak o anda kimi azarladığını anlar ve mahcup bir şekilde ezilip büzülür.

Atatürk oturduğu yerden kalkar ve görevlinin yanına gider.

"Aferin memur bey!” der, “Çok yerinde bir hareket yaptınız... Cezalı bilet kesmeniz de köpekle ilgili durumu istasyon şefine ve polise bildirmeniz de görevinize bağlılığınızı gösterir. Bize de sizin gibi memurlar lâzım. Sizi kutlarım çocuğum" diye ekler.

Ertesinde görevlinin ödüllendirilmesini sağlar.

 (Aktaran Çetin Yetkin, Ben de Bir İnsanım, Otopsi, 2004).

*

Bir başka olayda, Atatürk Dolmabahçe Sarayı’ndan gizlice çıkar ve o sıralarda yeni açılmış olan Topkapı Müzesi’ni gezmek ister.

Önce bir tramvaya biner ve Sultan Ahmet'e gider, oradan da müzeye geçer.

Fakat müzenin açılmasına daha zaman vardır. Kendisini kapıdaki görevliye tanıtır. Müzeyi gezmek istediğini belirtir:

"Kim olursan ol, müze açılmadan giremezsin!" cevabını alır.

Aldığı bu sert cevap karşısında Atatürk bir köşeye geçip saatin dokuz olmasını bekler.

O saatte gelen müdür Atatürk'ü görür görmez hemen içeri alır.

Hayır, ne müdür ne de memur işinden kovulur.

(Aktaran Çetin Yetkin, Ben de Bir İnsanım, Otopsi, 2004).

*

Atatürk demek, bağımsız, laik, demokratik, Türkiye Cumhuriyeti demek, cumhuriyetçilik, halkçılık, laiklik, milliyetçilik, devletçilik ve inkılapçılık ilkelerinin rehberliğinde barışa, adalete, eşitliğe, özgürlüğe, yeniliğe, bilime, tekniğe ve sanata bağlılık demektir.

*

Bugün 10 Kasım 2022.

Atatürk sayfalara sığmayacak kadar yoğun ve derin.

Naçiz bedeni toprak olsa da fikirleri ve ilkeleriyle, aklımızda ve kalbimizde yaşamaya devam ediyor.

Rahmetle, minnetle, özlemle anıyoruz.