Ücretsiz olacak başvurular başladı
Ücretsiz olacak başvurular başladı
Türk oyuncular Cannes'da
Türk oyuncular Cannes'da
Meryl Streep'in gözyaşları
Meryl Streep'in gözyaşları
Boşandı, daldan dala konuyor
Boşandı, daldan dala konuyor
123456789
Ücretsiz olacak başvurular başladı
Ücretsiz olacak başvurular başladı
Türk oyuncular Cannes'da
Türk oyuncular Cannes'da
Meryl Streep'in gözyaşları
Meryl Streep'in gözyaşları
Boşandı, daldan dala konuyor
Boşandı, daldan dala konuyor
123456789

YAPAY ZEKÂ DÜNYAYI ELE GEÇİREBİLİR Mİ?

Terminator filmlerini bilirsiniz. Dünyayı ele geçirmek isteyen makinelerin ve onlara engel olmak isteyen insanların serüvenlerini anlatır. Yalnızca Terminator değil bu konuyu işleyen. Frank Herbert’in Dune adlı kitaplarını anımsayalım. Dünyayı ele geçiren kötü kalpli robot Omnius ve onun hizmetkârları, aslında ne kadar da Terminator’deki Skynet ve hizmetkarlarını andırıyor. Bu haliyle sanki bizi gelişmiş makinelerin şerrine karşı uyarıyor gibiler.

Frank Herbert’in Dune serisindeki kitaplar boyunca vurguladığı düsturunu bir kez daha anımsayalım burada: “Asla insan gibi düşünen makine yapmayacaksın.” Örnekleri çoğaltmak mümkün. Asi robotları konu alan Savaş Yıldızı Galactica’da da var kötü yürekli robotlar, Asimov’un “Ben Robot” adlı eserinde de… Peki böyle bir olasılık var mı? Yapay zekâ sahibi robotlar bir gün insanlara başkaldırıp dünyayı ele geçirmeye kalkar mı?

Yapay Zekâ Ne Kadar Akıllı?

İnsanın yaptığı bir makinenin isyan etmesi teması edebiyatta Frankenstein kadar eski bir izlek. Mary Shelley’in yazdığı romandaki karakter Doktor Frankenstein, kadavralardan bir yapay insan yapar ama onu kontrol etmeyi başaramadığından yaratık canavara dönüşür ve etrafına saldırmaya başlar. Bir anlamda isyan eden robotlar temalı kitap ve filmlerin hepsi benzeri konuları işler. Bu noktada sormamız gereken soru belki de şu: Günümüzde yapay zekâ olarak adlandırdığımız yazılımlar ne kadar zeki?

Şu anda yapay zekâ dediğimiz şey insanların makineler için yazdığı algoritmalar. Verilen belli görevleri, sahip oldukları veri havuzlarından elde ettikleri bilgiler ışığında gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Çağımızda yapay zekâ üzerine çalışan araştırmacıların başında Ray Kurzweil geliyor. Kurzweil, yapay zekânın geleceğiyle ilgili olarak ortaya “tekillik - singularity” adını verdiği bir kavram atıyor. Ona göre tekillik yapay zekânın çok ileri seviyelere ulaşıp insan zekâsını aşması. Bunun sonucunda doğal ve yapay zekâ birlikteliği gerçekleşecek. Yapay zekânın gelecekte bir süper zekâya dönüşeceği fikrini destekleyen daha pek çok araştırmacı var. Öte yandan karşıt görüşler de yok değil. Yapay zekâyı, inanmamız için ortaya atılan bir masal hatta bir mit olarak tanımlayan Erik J. Larson gibilerse çizginin karşı tarafında duruyorlar. Larson, “Yapay Zekâ Miti” adını verdiği kitabında fikrini şöyle açıklıyor:

“Bilimsel açıdan bakıldığında yapay zekânın geleceği belirsizdir. Yapay zekâ mitiyse yapay zekânın gelişinin kaçınılmaz hatta an meselesi olduğu, insan düzeyinde yapay zekâya, oradan da insanı aşan süper zekâya giden yola çoktan girdiğimiz fikridir. Hayır o yola girmedik. O yol ancak hayal gücümüzde mevcut.

Yine de yapay zekânın ortaya çıkışının kaçınılmaz olduğu fikri bazı medya uzmanları ve Elon Musk gibi kanaat önderlerinin teşvikiyle tartışmalara öylesine sirayet etti ki, bu görüşe itiraz edenler bir çeşit Luddizm ile yani teknoloji düşmanlığıyla itham ediliyorlar.”

Yapay zekâ kullanan makinelerin önünü alamayacağımız şekilde gelişmesi çoğu insana göre korkulacak bir şey. Buna karşı önlem almayanların teknolojinin gelişimine dar bir pencereden bakıp zeki makinelerin dünyasına hazırlanmayarak çok tehlikeli bir hata yaptıkları düşünülüyor.

Bugün yapay zekâ üzerine yapılan çalışmalar teşvik görüyor, destekler alıyor. Yine de yapay zekâ sistemlerinin gelecekte yapabilecekleri zekânın doğası hakkında bugün bildiklerimizle sınırlı.

Bugünkü doğasıyla yapay zekâ, insan zekâsıyla farklı yapıda. Oysa yapay zekâ yandaşları bu farklılıkların geçici olduğunu ve zamanla ortadan kalkacağını iddia ediyorlar.

Oyun oynama, görüntü tanıma gibi zekâ gerektiren dar kapsamlı uygulamalarda başarı sağlamanın insan zekâsına giden yolda yeterli olduğunu düşünenler var. Bununla birlikte hızlı bilgisayarlarla, bolca veriden yararlanan basit, dar kapsamlı zekâ türlerini başarıyla uyguladığımızda süper zekâya giden yolda ilerleme kaydetmiş olmuyoruz. Bu yüzden süper zekâlı makineler imgesi uzun süredir var olsa da bir türlü gerçeğe dönüşmüyor. Yapay zekâ kullanan makinelerin, robotların dünyaya hakim olacağı düşüncesi geride bıraktığımız yüzyılın başlarından beri karşımıza çıkıyor. Fakat öngörülen o tarih sürekli öteleniyor.

Zekanın Doğasında Ne var?

Akıllı, zeki olduğunu düşündüğünüz kişileri gözünüzün önüne getirin. Zekileri aptallardan ayıran şey nedir? Daha zeki olmak için ne yapmamız gerekir? Eğer makineleri insan seviyesine yükselteceksek öncesinde insan zekâının doğasını anlamak gerekmiyor mu?

Günümüzde kullanılan yapay zekâ uygulamalarının internet sayesinde büyük bir veri havuzuna kavuştuğunu söyleyebiliriz. Eskiden mühendisler makineleri programlamak için gereken verileri tek tek elleriyle girmek zorundaydılar. İnternet çağında veri zenginliği yaşandı ve bu zenginlik artarak devam ediyor. Fakat asıl olması gereken bu verileri analiz edip yorum yapmak, bir çıkarımda bulunmak. Genel veriler yaygın karşılaşılan durumlarda kullanılan genel çözümleri örnek alıyor. Ama iş yorum yapmaya geldiğinde makine zekâsının hiç de beklendiği gibi olmadığını görüyoruz. Söz gelimi en basit çeviri botları bile basit hatalarını sorgulamaktan uzaklar: “The box is in the pen” cümlesi, “kutu kalemin içinde” diye çevrildiğinde bunun mantıksız olduğu, farklı bir bağlamda düşünmek gerektiği sonucuna ulaşamıyorlar. Yapay zekânın iyi çalışması için bilgi yetmiyor. Çıkarım da yapabilmesi de gerekiyor.

Bu anlamda insanlar hâlâ makinelerin çok ilerisinde. Aklı ve zekâyı düşünürken işin içine duygularımızı da katıyoruz. Ama bu yetmez, inançlarımızı da eklemeliyiz. Biz insanlar topluluklar halinde yaşıyoruz ve gelişme çağımızda içinde yaşadığımız topluluklar bize etki ediyor. Korkuyoruz, seviniyoruz, seviyor ya da nefret ediyoruz. Duygularımızın hayatımıza yön vermede büyük etkisi var. Zekâmıza etki eden şeylerin başında da duygularımız geliyor. Karşılaştığımız sorunlara çözüm bulmada duygusal yanımızın da etkili olduğunu yadsıyamayız. Öte yandan yapay zekâlı makinelerin duyguları yok. Dolayısıyla insanlara kızma, aşağılama, nefret etme ya da sevme, yardım etme gibi güdüleri yok. Elbette çok ileri bir gelecekte insanı her şeyiyle taklit eden robotlar üretilebilir. Belki o zaman robot duygularından söz edebiliriz.

Öyleyse insanların yıllardır bilimkurgu filmlerinde sordukları soruyu bir kez daha sorarak sözlerimizi bitirelim: Robotlar, insan gibi duygulara sahip olduklarında isyan edip dünyayı ele geçirecek mi? Bu soru belki de en çok robotbilimci Rodney Brooks’a sorulmuştur. Rodney Brooks soruyu, biraz da gülerek şöyle yanıtlıyor:

“Hollywood filmlerinde gelişmiş süper kötü robotlar görüyoruz. Bunlar bir gün birdenbire dünyanın aslında insanların elinde çok iyi bir yer olmadığını ve dünyayı bu sıkıcı zayıf canlıların elinden almak gerektiğini düşünüyorlar. Şimdi soru şu: Bilim insanları kazayla süper kötü bir robot yapabilir mi? Bunun gerçekleşeceğine inanmıyorum. Gerçek şu ki bu süreç de aşamalardan geçmek zorunda. Süper kötü robottan önce, orta seviyede kötü bir robot ve ondan da önce hafifçe kötü bir robot yapmak gerekir…”

Yapay zekâlı robotların uzun vadede neye evrileceğini tahmin etmek çok da kolay değil. Öte yandan kısa vadede insanların korktuğu şey makinelerin dünyayı ele geçirmesi değil işlerini ellerinden alması. Peki siz ne dersiniz? Tehlikede miyiz?