Demokrasi Meydanı "Taksim ikilemi ve Türkiye’nin Geleceği "

Taksim Meydanı sadece coğrafi bir mekân değil, aynı zamanda toplumsal hafızanın derinliklerinde iz bırakan olayların yaşandığı sembol bir mekandır. Hem 1 Mayıs İşçi Emekçi Bayramı'nın sembolü, hem de Gezi Parkı olaylarının merkezi olarak adını tarih sayfalarına yazdıran bu meydan, bugün hala siyasi ve toplumsal tartışmaların odağında yer alıyor.

Türkiye'de işçi hareketinin ve toplumsal gerilimlerin bir yansıması olarak tarihe geçen Taksim Meydanı Gezi Parkı olayları ile ideolojik bir toplanma merkezi kimliğine büründü.

Taksim Meydanı, hem işçi sınıfının taleplerinin, hem de demokrasi ve özgürlüklerin simgesi olarak varlığını sürdürmek istiyor. Ancak AKP iktidarının demokratik ve özgür bir toplumun idealine polis barikatları kurması hukuk devletine yakışmıyor. 

Taksim Meydanı'nda gösteri, yürüyüş ve toplanma hakkının kısıtlanması, Türkiye'nin demokratik geleceği adına kaygı vericidir.

Taksim Meydanı'nın, 1 Mayıs İşçi Emekçi Bayramı'nın ve Gezi Parkı olaylarının anıt mezarı olmaktan çıkarılması gerekiyor. Meydan, demokrasi ve özgürlüklerin simgesi olarak, tüm toplumun barışçıl ifade ve gösteri özgürlüğünün kullanabildiği bir alan haline getirilmelidir. Ancak bu, siyasi iktidarın demokrasiye olan bağlılığını ve toplumsal barışı sağlama iradesini göstermesiyle mümkün olabilir.

Fakirliği bitirmek yerine fakirliği yöneten bir iktidar tercihini işçi ve emekçiden yana mı kullanır yoksa patronlardan yana mı ?

1 Mayıs iktidarın hukuk devleti adına emekçinin yanında kapitalizmin karşısında olma günü olma günü olmalıdır. AKP İktidarı sizce kimin tarafında yer alacak? Bu sorunun cevabı belli olsa da temennim Türkiye'nin, Taksim Meydanı'nda yaşanan bu ikilemi aşarak, demokratik değerlere ve toplumsal barışa sahip çıkmasıdır. Aksi halde, tarih Taksim Meydan'ını demokratik hak arama ideallerin yeşerdiği bir yer olarak değil demokratik ideallerin çiğnendiği meydan olarak da yazacaktır.