İlk kez stadyum konseri verecek
İlk kez stadyum konseri verecek
Kızılcık Şerbeti'nin Nilay'ı
Kızılcık Şerbeti'nin Nilay'ı
Haluk Levent'ten şaşırtan 'Eurovision' açıklaması
Haluk Levent'ten şaşırtan 'Eurovision' açıklaması
Volkan Demirel boşanma iddialarıa yanıt verdi
Volkan Demirel boşanma iddialarıa yanıt verdi
123456789
İlk kez stadyum konseri verecek
İlk kez stadyum konseri verecek
Kızılcık Şerbeti'nin Nilay'ı
Kızılcık Şerbeti'nin Nilay'ı
Haluk Levent'ten şaşırtan 'Eurovision' açıklaması
Haluk Levent'ten şaşırtan 'Eurovision' açıklaması
Volkan Demirel boşanma iddialarıa yanıt verdi
Volkan Demirel boşanma iddialarıa yanıt verdi
123456789

YÜKSEK ENFLASYON ORTAMINDA BİREYLER VE ŞİRKETLERE 10 ÖNERİ

Türkiye’de özellikle 2015 sonrası başlayan ve giderek biriken ekonomik sorunlara o dönemlerde çözüm üretilmemesi bu sorunların büyümesine neden olmuştur. 2018 yılında biriken sorunların sonucunda patlak veren kur artışı ve yükselen enflasyon karşısında geçici özellik taşıyan bazı önlemler alınmış, köklü çözümler hep ertelenmiştir. 2020 yılına gelindiğinde, pandemi ile birlikte bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ekonomik döngüde aksaklıkların artmasıyla, köklü çözümü ertelenen sorunlar tekrar büyüyerek gün yüzüne çıkmıştır. Sonuçta da 1990’lı yıllarda yaşadığımız ve 2000’li yılların ortalarına doğru hayatımızdan çıkmaya başlayan yüksek enflasyon tekrar geri dönmüş oldu.
Halen ülkemizdeki genel ekonomik duruma ve alınan önlemlere baktığımızda, en azından yakın gelecekte de enflasyonla beraber yaşayacağımız görülmektedir. Daha önce enflasyonla tanışmamış özellikle genç nesillerin, bu ortamda şaşkınlığı devam etmekte ve hâlâ onunla beraber yaşamayı öğrenmeye çalışmaktadır. 50 yaş ve üzerinde olanların 1990’lı yıllarda yaşanan enflasyonist ortamla ilgili deneyimleri vardır. Ancak içinde bulunduğumuz 2022 yılında kısa sürede yaşanan fiyat artışlarının şiddetinin büyüklüğü 1990’lı yıllarda yaşanan enflasyonun çok ötesine geçmiştir ve onlar da bu durumun şaşkınlığını ve tahribatını yaşamaktadır.
Ayrıca 1990’lı yıllarda özellikle tasarruf sahipleri yaşanan enflasyona yakın düzeyde açıklanan resmi enflasyon rakamları ve bu duruma uygun belirlenen faiz oranları vb. uygulamalar nedeniyle paralarının değerini ve yaşam standartlarını koruyabilmekteydi. Bugün ise yüzde 100’lere ulaşmış enflasyon oranı karşısında yüzde 9 olan Merkez Bankası politika faizi ve yüzde 20’lerin biraz üzerinde olan mevduat faizleri, sürekli kamu satışıyla tutulan döviz kurları vb. nedenlerle tasarruf sahiplerinin parasının değeri büyük ölçüde düşmüştür. Bu ortamda Borsa ise tek alternatif gibi kalması nedeniyle cazibe merkezi haline gelmiştir. Ancak nereye kadar gidebilecektir ve gitmelidir? Bu gidiş devam ederse Borsada işlem gören hisse senetlerinin sahibi olan şirketlerin bir bölümü yakın zamanda dünyanın Borsa değeri itibarıyla en değerli şirketleri arasına girecektir. Bu gerçekçi olmayan yapay ortamın ve fiyatlamanın bir noktada geri dönmesi kaçınılmaz olup, hem ciddi maddi kayıplar yaratması hem de sosyal yaralar açması olasıdır.
Ülkemizdeki enflasyonun en belirgin ve başlangıç nedeni döviz kurlarındaki artışla TL’nin değer kaybetmesine bağlı olarak ithal ürünlerin fiyatlarının artmasıdır. Küresel düzeyde emtia fiyatlarının artması da daha sonra buna iştirak etmiştir. Ancak bugün kurlar artmadığı ve emtia fiyatlarında da belirli oranlarda geri çekilme olduğu halde enflasyon yüksek seyretmeye devam etmektedir. Bunun nedeni ise bozulan dengeler, alınan yetersiz ve doğru olmayan önlemler, geleceğe yönelik beklentilerdeki olumsuzluğun devam etmesi ve enflasyonun kronikleşme eğilimidir. Dolayısıyla Türkiye’de enflasyon, maliyet enflasyonu olmanın ötesine geçmiştir. Bu nedenle kısa sürede düşürülmesi de zor görünmektedir.
Bütün bu unsurları dikkate aldığımızda alınması gereken temel önlemler bulunmakla birlikte, mevcut durumda bunların ekonomi yönetimi tarafından alınmasına yönelik bir adım atılmayacağı çok açık görünmektedir. O halde hem bireyler hem de işletmeler, bu ortama ayak uydurarak yaşamaya devam etmeyi öğrenmelidirler.
Konuya bireyler açısından bakarsak; öncelikle enflasyonist ortamda en doğru strateji Türk lirası cinsinden borçlanmak ve varlık satın almaktır. Satın alınacak varlığın; taşınmaz, araç veya başka bir ürün olması kişinin kaynak miktarına ve risk iştahına göre değişebilmektedir. Bu çerçevede;
1. İhtiyaç duyulan ürünler beklenilmeden alınmalıdır. Yüksek enflasyonun olduğu ortamlarda uygulanacak ana stratejilerden biri bu olup, alınacak ürünün fiyatının sürekli artmakta olduğu dikkate alındığında, yeterli kaynak varsa bir an önce o ürüne hemen sahip olmak ve fiyatı artmadan ihtiyacı karşılamak avantajlı olmaktadır.
2. Fazla kullanılan ürünlerden stok yapılmalıdır. Enflasyonist ortamda günlük hayatta sürekli olarak kullanılan, çok tüketilen ve korunabilecek ürünlerden çok alarak gelecekteki fiyat artışlarından bir miktar da olsa korunma sağlanabilecektir.
3. Ülkemizde, enflasyonist ortam karşısında kendini büyük ölçüde koruyan yatırım araçlarının başında gayrimenkul gelmektedir. Enflasyon oranı ne olursa olsun, gayrimenkul fiyatları genellikle en az enflasyon kadar artma eğilimindedir. Özellikle büyük şehirlerde bu durum görülmektedir. Dolayısıyla faiz oranlarının da düşük olduğu bu ortamda belirli kaynağa sahip ve ödeme gücü olanlar için bu yatırım uygun olabilecektir.
4. Türkiye’de son yıllarda ön plana çıkan diğer bir yatırım aracı otomobildir. Otomobilin kur hareketlerine bağlı fiyatlaması olsa da son dönemde küresel düzeyde çip benzeri otomobil parçalarındaki temin sıkıntıları otomobildeki arz dengesinin bozulmasına yol açmıştır. Bu durum da fiyatlarda yukarı yönlü hareket yaratmaktadır.
5. Ücretli çalışanlardan durumu uygun olanlar, almak istedikleri herhangi bir mal için uzun vadeli sabit faizli kredi kullanımına gidebilecektir. Çünkü faiz oranları enflasyonun çok gerisinde kaldığından, dönemsel uygulanan daha yüksek oranlı maaş zamları bir süre sonra aylık borç ödemelerinin maaşlar içindeki payını çok küçültecektir.
İşletmeler açısından da enflasyonist ortamda rakamlar yanıltıcı olabilmekte, olumsuz gelişmelerin fark edilmesi zorlaşmaktadır. Enflasyon işletmelerin kârlılıklarında yapay artış yaratmaktadır. Gerçekte mevcut olmayan kârlar varmış gibi görünmekte ve işletmelerin vergisel yükümlülükleri artmaktadır.
Bu çerçevede işletmelerin yapmaları gerekenlere bakıldığında;
1. Enflasyon, her şeyden önce işletmeler için kaynak ihtiyacı ve beraberinde de kaynak maliyeti artışlarına neden olmaktadır. Dolayısıyla nakit akış ve kârlılık yönetimi en önemli kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır ve özel önem verilmelidir.
Kârlılığın nominal değerlerden çok reel değerler üzerinden değerlendirilmesine dikkat edilmelidir. Bu ortamda firma kârlılığının nominal artması beklenebilirken, maliyetlerde de eş zamanlı artış söz konusu olduğu için reel anlamda kârlılık artışı sağlanıp sağlanmadığı belirsizdir. Bu nedenle elde edilen karları miktarsal değerlendirmekten çok oransal bakılmalı ve örneğin enflasyon oranı gibi göstergelerle karşılaştırılmalıdır.
2. Bazı şirket yöneticileri, enflasyon ortamında şirketin çok kâr ettiğini düşünerek, kişisel ve firma harcamalarında daha esnek hareket etmeye başlamaktadır. Oysa enflasyon muhasebesinin de olmadığı bir ortamda kârların önemli bir bölümü köpüktür. Ekonomik ortam normale döndüğünde kârda düşüş olurken artırılan giderleri aynı oranda kısmak mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla kâr yüksekmiş gibi görünse bile giderlerde ihtiyatlı olmak gereklidir. Aynı nedenle rasyonel temellerden uzak, gerçek kâr artışlarına dayanmayan yatırımlardan da uzak durulmalıdır.
3. Enflasyon ortamında plan ve bütçeler kısa süreli olmalıdır. Geleceğin belirsizliği ve sürekli yeni uygulamalar bunu gerektirmektedir.
4. Vadeli satışlarda vade farkları enflasyon farkını giderecek düzeyde olmadığından, kısa vadeli satış yapmak çok önemlidir. Dolayısıyla satışlarda vadeler mümkün olduğunca kısa tutulmalıdır.
5. Borçlanmalarda ise vade mümkün olduğunca uzun tutulmalıdır. Faiz oranları çok düşük olduğundan borçlanma faiz oranı en azından belirli bir süre enflasyonun gerisinde kalacak bu da borcun gerçek maliyetini daha düşük hale getirecektir.
Sonuç olarak, enflasyon maalesef ülkemizde doğru olmayan yöntemlerle yönetilmeye çalışılmaktadır. Bunun sonucunda en azından bir süre daha yüksek enflasyonla yaşamak zorunda olacağımız açıktır. Bu durumda ise bireyler ve işletmeler olarak kendimizi daha sıkı kontrol altında tutarak, bu süreci mümkün olduğunca az hasarla atlatmaya çalışmak önemlidir.