'Ömer'in yönetmeni Karcı: İstanbul'daki camilere girmemiz yasaklandı
'Ömer'in yönetmeni Karcı: İstanbul'daki camilere girmemiz yasaklandı
Modanın en büyük gecesi Met Gala'da şıklık yarışı
Modanın en büyük gecesi Met Gala'da şıklık yarışı
58 bin 500 tutuklu ve hükümlü üretim yapıyor
58 bin 500 tutuklu ve hükümlü üretim yapıyor
Efsanenin çöküşü
Efsanenin çöküşü
123456789
'Ömer'in yönetmeni Karcı: İstanbul'daki camilere girmemiz yasaklandı
'Ömer'in yönetmeni Karcı: İstanbul'daki camilere girmemiz yasaklandı
Modanın en büyük gecesi Met Gala'da şıklık yarışı
Modanın en büyük gecesi Met Gala'da şıklık yarışı
58 bin 500 tutuklu ve hükümlü üretim yapıyor
58 bin 500 tutuklu ve hükümlü üretim yapıyor
Efsanenin çöküşü
Efsanenin çöküşü
123456789

ATATÜRK UZAYLI MIYDI?

Bu yazının başlığı, içeriği ile en uygun başlık olduğunu düşündüğüm "Küresel gıda güvenliği" olacaktı.

Zihnimdeki yazı taslağı, Batı'nın "çoklu kriz" diye tanımladığı mutlak çözüme kavuşmamış Covid-19 pandemisi, Ukrayna-Rusya savaşının güçlü bir etkisi ile yaşanan enerji sıkıntıları, tahıl ve gübre sorunları, küresel ısınma kaynaklı sel ve afetler üzerine olacaktı.

Gıda gücünün ülkelerin bekası ile doğru orantılı olduğu bir süreçten söz edecektim.

Karadeniz'in önemine, dünyada tüketilen sekiz kaloriden birinin Karadeniz üzerinden insanlara ulaştığına vurgu yapacaktım.

Tüm bunlar üzerinden, tarımın önemi ve dünyayı bekleyen olası risklerden bahsedecektim.

Yazıma, Deciphering The War analisti Jose Matos'un, "Kesinlikle, savaşın küreselleşmesi tarım ve gıda sistemleri aracılığıyla yapılacak" sözü ile başlamaya karar verince, Mustafa Kemal Atatürk'ümüzün fütürist kimliği ve bugünlere dair öngörüsü ile işaret ettiği sözleri aklıma geliverdi.

İzmir ve Adana'da söylediği sözlere tekrar açıp baktım. Dahi'nin izinden gitsek bugün bambaşka bir noktada olurduk diyerek...


17 Şubat 1923 İzmir İktisat Kongresi’nin Açış Söylevi'nden:

"Arkadaşlar, kılıç ile fütuhat yapanlar, sabanla fütuhat yapanlara mağlup olmaya ve binnetice terki mevki etmeye mecburdurlar. Nitekim Osmanlı saltanatı da böyle olmuştur. Bulgarlar, Sırplar, Macarlar, Romenler sabanlarına yapışmışlar, muhafazi mevcudiyet etmişler, kuvvetlenmişler; bizim milletimiz de böyle Fatihlerin arkasında serserilik etmiş ve kendi anayurdunda çalışmamış olmasından naşi bir gün onlara mağlûp olmuştur. Bu bir hakikattır ki tarihin her devrinde ve cihanın her yerinde aynen vaiki olmuştur. Meselâ Fransızlar Kanada’da kılıç sallarken oraya İngiliz çiftçisi girmiştir. Bu medeni sabanla kılıç mücadelesinde nihayet muzaffer olan sabandır. Ve Kanada’ya sahip oldu. Efendiler kılıç kullanan kol yorulur, nihayet kılıcı kınına koyar ve belki kılıç o kında küflenmeye, paslanmaya mahkûm olur. Lâkin saban kullanan kol gün geçtikçe daha ziyade kuvvetlenir ve daha çok kuvvetlendikçe daha çok toprağa malik ve sahip olur."

16 Mart 1923 Adana Çiftçileri ile konuşmasından:

"Arkadaşlar dünyada fütuhatın iki vasıtası vardır. Biri kılınç diğeri saban. Başka yerde de söyledim ve burada bir daha tekrarı faydalı buluyorum. Zaferinin vasıtası yalnız kılınçtan ibaret kalan bir millet, bir gün girdiği yerden koğulur, terzil edilir, sefil ve perişan olur. Öyle milletlerin sefaleti, perişaniyeti o kadar azim ve elim olur ki, kendi memleketinde bile mahkûm ve esir halde kalabilir. Onun için hakiki fütuhat yalnız kılınçla değil sabanla yapılandır. Milletleri vatanlarında takarrür ettirmenin, millete istikrar vermenin vasıtası sabandır, saban kılınç gibi değildir. O kullanıldıkça kuvvetlenir, kılınç kullanan kol çok geçmedi yorulduğu halde sabanını kullanan kol zaman geçtikçe toprağın daha çok sahibi olur. Kılınç ve saban her iki fatihten birincisi ikincisine daima mağlûp oldu. Tarihin bütün vak’aları ve hadiseleri hayatın bütün müşahedeleri bunu teyit ediyor. Milletimiz çok büyük elemler, mağlûbiyetler, facialar görmüştür. Bütün onlardan sonra yine bu topraklarda bulunuyorsa bunun hikmeti aslisi şundadır: Çünkü Türk çiftçisi bir eliyle kılınçını kullanırken, diğer elindeki sabanla topraktan ayrılmadı. Eğer milletimizin ekseriyeti azimesi çiftçi olmasaydı biz bugün dünya yüzünde bulunmayacaktık.”

Dahi'nin insan üstü bakış açısını gösteren bu sözlerini tekrar okuyunca pek çok defa sorduğum soruyu bir defa daha sordum, "Atatürk uzaylı mıydı?"


NEYE NİYET NEYE KISMET

Sri Lanka zor günlerden geçiyor.

Gıda sorunları başta olmak üzere ekonomik kriz girdabında.

Sri Lanka hükümeti, kamu çalışanlarının önümüzdeki üç ay boyunca cuma günleri de izinli olmasını için bir kanun yasa çıkardı.

Bunun iki temel gerekçesi var.

İlki, vatandaşlarına evde gıda yetiştirmeleri için daha fazla zaman vermek.

İkincisi, yakıt fiyatlarının çok yüksek olması nedeniyle vatandaşların bir gün işe gitmeyerek tasarruf yapabilmeleri.

Oysa Sri Lanka, Haziran 2021'de "yüzde 100 organik tarıma" geçeceğini duyurmuştu. Fakat bu duyurudan altı ay sonra bırakın bu politikayı uygulamayı, kıtlıkla mücadele etmeye başladı.

Bir İbrani atasözünde denildiği gibi, "If you want God to laugh, tell him your plans" (Tanrı'yı güldürmek istiyorsan, ona planlarını anlat).

Sadece Sri Lanka mı?

Dünyadaki tüm planlar bozuldu.


EYLÜL'DE GEL




CHP eski milletvekili gazeteci Barış Yarkadaş, "Kemal Bey adaylığını eylülde açıklayacak" demiş.

Güzel mevsim.

Ne diyelim, hayırlı olsun. 

Eylülde gel Kemal Bey...

Eylülde...

Bekletme ne olur

Gelmek zamanı gel

Yok, yok, yok

Gitme, gitme gel

Eylülde gel

Görenler, aday olmuş

Hem de mutlu diyecekler

Ak Partililer sevinçten başınıza

Konfeti dökecekler...

Konfeti dökecekler...