Erdem Yener'in 'Her Sabah' Şarkısı Dinleyicilerle Buluştu
Erdem Yener'in 'Her Sabah' Şarkısı Dinleyicilerle Buluştu
Ediz Hun: Sadece 5 kişi kaldık
Ediz Hun: Sadece 5 kişi kaldık
Hande Erçel ile Nazlı Sabancı tatilde
Hande Erçel ile Nazlı Sabancı tatilde
Eurovision, Joost Klein'ı yarışmadan menetti
Eurovision, Joost Klein'ı yarışmadan menetti
123456789
Erdem Yener'in 'Her Sabah' Şarkısı Dinleyicilerle Buluştu
Erdem Yener'in 'Her Sabah' Şarkısı Dinleyicilerle Buluştu
Ediz Hun: Sadece 5 kişi kaldık
Ediz Hun: Sadece 5 kişi kaldık
Hande Erçel ile Nazlı Sabancı tatilde
Hande Erçel ile Nazlı Sabancı tatilde
Eurovision, Joost Klein'ı yarışmadan menetti
Eurovision, Joost Klein'ı yarışmadan menetti
123456789

UKRAYNA SAVAŞI ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE-RUSYA İLİŞKİLERİ

Fransız Le Monde Gazetesi "Cumhurbaşkanı Erdoğan, adeta diplomatik bir akrobasi yapıyor" yazdı. GAZETE DURUM olarak Türkiye-Rusya arasındaki askeri ve diplomatik ilişkileri ele alıyoruz. Erdoğan gerçekten diplomatik bir akrobasi uzmanı mı?

Rusya-Ukrayna Savaşı devam ederken Ankara-Moskova ilişkilileri derinleşiyor. Bir yandan Kiev’i destekleyen açıklamalar yapan Ankara öte yandan Moskova ile ilişkileri genişletmek için adımlar atıyor. 

Her iki ülkenin de Amerika ile gergin ilişkilere sahip olması yakınlaşmanın ana nedeni olarak okunabilir. Türkiye bu yakınlaşmada Rusya’yı Amerika’ya karşı taviz vermemek için bir koçbaşı olarak kullanmak istiyor. Rusya ise Ankara’nın Washington ile arasındaki kavgayı muhafaza etmekle meşgul. Karşılıklı güvensizlik ve bölgesel anlaşmazlıklar Ankara ve Moskova ilişkilerinin bir balayında olmadığını gösterse de son dönemde yaşanan gelişmeler tam teşekküllü bir iş birliğine doğru gidildiğinin sinyallerini veriyor.

Hal böyle olunca ABD’nin Türkiye-Rusya yakınlaşmasını güçlendirecek dış politika hatalarından kaçınmaya özen gösterdiğini söyleyebiliriz. Rusya, ABD’nin dünya üzerindeki etkisini azaltmak ve NATO’yu bölmek için Ankara’yı kullanmak istiyor. ABD müttefikleri arasındaki her türlü anlaşmazlığı kışkırtarak Amerika’nın Ukrayna’daki oyun alanını daraltmaya çalışıyor. Rusya’nın bir diğer hedefi ise Amerika tarafından onaylanan Türkiye-Ukrayna ilişkilerini baltalamak. Rus medyası tarafından SİHA’ların Rus Hava Savunma sistemleri karşısında başarısız olduğuna dair yapılan bilgi kirliliği Ukrayna ile Türkiye arasında güven bunalımı yaratmaya yönelik bir hamle olduğu söylenebilir. Moskova çıkarları için ABD müttefikleri arasındaki her türlü anlaşmazlığı kışkırtıyor. Moskova’nın Ukrayna ile ilişkilere kama sokmak için Türkiye’ye kasıtlı olarak tavizler verdiğini söyleyebiliriz. NATO müttefikleri arasındaki gerilimler Moskova için büyük bir kazanım olarak görülüyor. İttifak saflarında yaşanan dayanışma eksikliği Rusya’nın, Ukrayna’daki hedeflerine ulaşmasını kolaylaştırıyor. Ukrayna Savaşı'nın Rus ekonomisine büyük zarar verdiği bilinen bir gerçektir. Rusya tam bu noktada Türkiye ile bütçesini zora sokabilecek bir çatışma olasılığından kaçınmak istiyor. Moskova kendisi için ikincil öneme sahip sorunların çözümünde Türkiye’ye tavizler vererek riskleri hafifletmeye çalışıyor. Böylece Moskova manevra yapacak zaman ve alan yaratıyor. Kremlin, Türkiye olmadan Suriye’deki durumu kontrol altına alamayacağının farkında olduğu için Türkiye’ye, Suriye’de hareket alanı açıyor. Moskova; ABD-Türkiye ilişkileri düzelene kadar Azerbaycan ve Suriye’de ikinci bir cephe açmanın getireceği kayıp ve maliyetleri en aza indirmek için taviz veriyor. Bu duruma Rusya’nın Türkiye’ye indirimli gaz satışı örnek olarak verilebilir.

Moskova, Türkiye ile NATO müttefikleri arasında anlaşmazlık yaratmak için; Kuzey Kıbrıs’a direkt uçuşların başlayabileceğini açıkladı. Miçotakis’in F-16 satışları konusunda Amerika’da lobi faaliyetleri yaptığı dönemde bu açıklamanın yapılması, açıklamanın zamanlamasını şüpheli hale getiriyor. Türk-Yunan ilişkilerinin bozulmaya başladığı bir dönemde yapılan bu açıklama; Kremlin’in NATO müttefikleri arasındaki anlaşmazlığı körükleyen bir hamle olarak okunabilir. Moskova, deniz yetki alanları konusunda, Rusya’nın Yunanistan’ı düşmanca ülkeler listesine dâhil ederek Ankara’dan yana tavır aldığını göstermiş oldu. Rusya’nın deniz yetki alanları konusundaki tavrı, tüm enerjisini Ukrayna’ya yönlendirdiğini gösteriyor. Bugün; Türkiye, Moskova için kilit ticaret ortaklarından biri haline geldi. Türkiye’de Rus sermayesi ile birçok şirket açılıyor. Türk iş adamları, Rus sermayesine entegre ediliyor. Bu nedenle Erdoğan, Rusya ile gerilimleri tırmandırmaktan kaçınıyor. Buna rağmen Türkiye kendini arabulucu bir ülke olarak tanımlıyor. Bu ve benzer nedenler Türkiye açısından Ukrayna Savaşı'nın ikincil öneme sahip olduğunu gösteriyor. Ankara; Washington’un Suriye, Azerbaycan, Libya ve diğer bölgelerde nüfusunu arttırmak için Amerika’nın yeşil ışık yakmasını istiyor. Ankara, ABD ile ilişkilerinde Rusya kozunu kullanıyor. Türkiye bu kozunu kaybederse uluslararası alanda nüfusu azalacaktır. Türkiye’nin Amerika’dan tavizler alabilmesi için Rusya ile güçlü ilişkilere ihtiyacı var. Türkiye, Rusya’ya yaklaştıkça NATO Türkiye’ye yakınlaşmak zorunda kalıyor. Türkiye’nin Rusya’ya olan ekonomik bağımlığı Ankara’nın Ukrayna’ya yakınlaşmasına müsaade etmiyor. Rusya’nın gaz fiyatlarını arttırması karşısında ekonominin derin bir durgunluğa gireceği ortadadır. Türkiye politika değiştirip Ukrayna’yı desteklese bile bu politika değişikliğinin getirecekleri Rusya’dan alacaklarından daha önemli olmayacaktır. Türkiye, Moskova ile ilişkilerinde Ukrayna’dan alacakları ile ilgilenmiyor denilebilir. Türkiye’nin bu tutumunun Kiev’i rahatsız ettiği söylenebilir. Kiev; Suriye’den S-300 füzelerinin Rusya’ya getirilmesi sonrası 29 Ağustos’ta Türkiye’nin Ukrayna Büyükelçisi Yağmur Ahmet Güldere’yi Dışişleri Bakanlığı’na davet ederek endişelerini dile getirdiği bir nota verdi.

Bu anlattıklarımızdan çıkan soru şudur. Türkiye, Ukrayna ilişkilerini belirleyen Rus vektörü Ukrayna, Türkiye ilişkilerinin hızını belirliyorsa, Ankara’nın Kiev’e verdiği destek nasıl yorumlanmalı? Ankara, Moskova ile Ukrayna Savaşı nedeniyle mevcut ilişkililerini bozmak istemiyor. Türkiye tarafsızlıktan uzaklaşıp Kiev’i Moskova’ya karşı desteklese bile bu politika değişikliğinin getirisi Rusya ile ilişkilerinden doğan tırmanıştan kaynaklanan kayıplardan önemli olmayacaktır. Ankara, Moskova’nın endişelerinin farkında olarak çok dikkatli ilerliyor. Ankara, Suriye muhalefetine verdiği gibi Ukrayna’daki Tatarları silahlandırmaktan kaçınıyor. Türkiye’deki Tatarların bu durumdan memnun olmadıklarını söyleyebiliriz. Öte yandan Ankara, Ukrayna’ya SİHA satıyor. Rusya, Ankara’nın Ukrayna’ya verdiği desteği Kiev’in batıdan aldığı silah ile kıyaslanamaz seviyede olduğu için önemsemiyor. Ankara için önemli olan Ukrayna pazarına SİHA ihracatını sürdürmektir. ABD’nin Türkiye’ye savunma sanayi alanında uyguladığı yaptırımlar göz önüne alındığında askeri teknoloji alanı alarak Ukrayna, Türkiye için öncelikli bir pazardır. Buna rağmen Türkiye’nin Ankara’nın Ukrayna’nın savaşı kaybetmesi ile ilgilenmediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Çünkü Ukrayna, savaşı kaybeder, Rusya’nın yörüngesine girerse bu durum Rusya’yı güçlendirecek ve Türkiye’nin Karadeniz’deki etkinliğini azaltacaktır. Öte yandan Ankara’nın Ukrayna’daki Rus yanlıları ile anlaşması batı yanlısı güçlerle anlaşmasından daha zor görünüyor. Bu nedenle Ukrayna-Rusya arasındaki bir barış anlaşmasının imzalanması Ankara açısından kabul edilebilir bir seçenektir. İnisiyatifin Rusya’nın elinde olduğunu düşünürsek Ukrayna üzerinde bahse girilmeyecek kadar büyük bir kumar. Ukrayna zaferi söz konusu olsa bile Ankara’nın Rusya ile ilişkilerini bozamayacağını öngörebiliriz. Türkiye’nin Avrasya’da nüfusunu arttırmak istemesi ABD’nin çıkarları ile çelişse bile Türkiye’nin çıkarları açısından son derece önemlidir. Çünkü Rusya’da Batı yanlısı bir hükümetin iktidara gelmesi Ankara için bir felaket anlamına gelebilir. Bu nedenle Türkiye, ABD ile müzakerelerde Rusya yakınlaşmasını bir koz olarak kullanıyor. Bu senaryo bizi, Ankara aradığı imtiyazları elde ederse Rusya’ya olan bağımlılığını azaltabilir ve denge politikasından vazgeçebilir sonucuna götürüyor. Bu durum Türkiye’nin uzun vadeli bakış açısını gösteriyor.

Türkiye kendini Batı ile aynı çizgide konumlandırmaya çalışırken Moskova’nın gündemi, Ankara’yı ve NATO’yu zayıflatarak, Ankara’yı NATO ittifakı karşısında marjinalleştirmek. Bu bakış açısı ile ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilerine kama sokmak isteyen Moskova'nın, Türkiye’yi sıçrama tahtası olarak gördüğünü ifade edebiliriz. Enerji politikaları birbirine ters olan Türkiye ve Rusya’nın Orta Asya, Kafkasya, Suriye, Libya’da ortak çıkarları ve hedefleri iki ülkenin güvensizliğini besliyor. Bu ortak çıkarlar Türkiye ile Rusya’yı yakınlaştırsa da Ankara bu bölgelerdeki enerji politikaları üzerinden Moskova’ya olan bağımlığını azaltmak istiyor. Türkiye’nin Hazar Boru Hattı ve Doğu Akdeniz’deki enerjiyi Avrupa’ya transfer etmeye yönelik gayretleri Rusya’nın enerji politikalarını baltalayacağı için Moskova bu projelere karşı çıkıyor. Fakat bu bölgelerde Türkiye’nin politikaları Rusya ile Türkiye’yi yakınlaştırırken Ankara ile Washington’u birbirinden uzaklaştırıyor. Yüzeyde bir yakınlaşma gerçekleşirken derinlerde bir uzaklaşmaya neden oluyor. Bu nedenle Amerika ve Rusya’nın Ankara ile ilişkilerini dengede götürmeye çalıştığı, gereksiz gerilimlerden kaçındıklarını gözlemliyoruz.

ABD ile Türkiye arasındaki sorunlar hâlâ çözülemedi. Bu sorunlardan beslenen Rusya, NATO saflarında bir kırılma yaratmak, ittifakın gücünü azaltmak adına Türkiye’ye yaklaşıyor. Amerika açısından NATO müttefiki olan Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasının yaratacağı çatlak, ittifak üyelerini cesaretlendirebilir. Bu nedenle Avrupa Birliği’nin ve NATO üyesi devletlerin Türkiye ile tam teşekküllü bir ilişkinin yeniden kurulması için gayret göstermesi gerekmektedir. Fransız Le Monde, "Cumhurbaşkanı Erdoğan adeta diplomatik bir akrobasi yapıyor" yazdı. Fakat elinde ustura sallayan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in NATO’ya gösterdiği usturayı kimin onun elinden alacağını yazmayı unutmuş. Sonuç olarak Erdoğan'ın zamanın ruhunu iyi okuduğunu söyleyebiliriz. Kısa vadeli kazanımlar yerine uzun vadeli kazanımlar tercih edilmelidir. Var olan aslında bir yakınlaşma değil derinlerde bir uzaklaşmadır.