Erdem Yener'in 'Her Sabah' Şarkısı Dinleyicilerle Buluştu
Erdem Yener'in 'Her Sabah' Şarkısı Dinleyicilerle Buluştu
Ediz Hun: Sadece 5 kişi kaldık
Ediz Hun: Sadece 5 kişi kaldık
Hande Erçel ile Nazlı Sabancı tatilde
Hande Erçel ile Nazlı Sabancı tatilde
Eurovision, Joost Klein'ı yarışmadan menetti
Eurovision, Joost Klein'ı yarışmadan menetti
123456789
Erdem Yener'in 'Her Sabah' Şarkısı Dinleyicilerle Buluştu
Erdem Yener'in 'Her Sabah' Şarkısı Dinleyicilerle Buluştu
Ediz Hun: Sadece 5 kişi kaldık
Ediz Hun: Sadece 5 kişi kaldık
Hande Erçel ile Nazlı Sabancı tatilde
Hande Erçel ile Nazlı Sabancı tatilde
Eurovision, Joost Klein'ı yarışmadan menetti
Eurovision, Joost Klein'ı yarışmadan menetti
123456789

"Gerçekçilik” ile “küreselcilik” arasında Ukrayna

Ukrayna savaşı ve Rusya’nın tüm baskılara ve savaş alanı sıkıntılarına rağmen üç aydan fazladır devam ettirdiği saldırgan ve sınırsız güç kullanımı etkisini enerji ve gıda krizi olarak tüm dünyada göstermekte. Birçok ülkede ciddi enflasyon ve hayat pahalılığı sorunları yaşanmakta. Türkiye’de ise uluslararası sıkıntıya ek, denge ve denetlemeden yoksun cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminden kaynaklanan yönetim sıkıntılarıyla birlikte enflasyonun hızla üç rakamlı seviyelere doğru sıçraması savaşın etkilerinin daha yoğun hissedilmesi sonucunu doğurdu.

Hukukun gücü mü, güçlünün hukuku mu?

İç işlerine karışmama; sınırlara saygı; hükümranlık alanına saygı; topraklarında komşu ülkeye hasım gruplara barınma vermeme gibi temeller üzerine inşa edilen ve günümüz dış ilişkilerin en temel dokümanı olarak kabul edilen ve birkaç anlaşmanın bir araya gelmesiyle oluşan Vestfalya Barışı (Münster Antlaşması ve Osnabrück Antlaşması), Otuz Yıl Savaşları ve Seksen Yıl Savaşları'nın sonunda Ekim ve Mayıs 1648 tarihlerinde imzalanmıştır. Antlaşma 24 Ekim ve 15 Mayıs 1648'de Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu, diğer Alman prensleri, İspanya, Fransa, İsveç ve Hollanda Cumhuriyeti temsilcileri arasında imzalanmıştır. Daha sonra, Fransa ve İspanya arasında 1659 yılında imzalanan ve içerik açısından neredeyse aynı ilkeler üzerinde vurgular yapan Pyrenees Antlaşması da bu antlaşmanın içine dahil edilir. Vestfalya barışı tarihçiler tarafından modern çağın başlangıcı olarak gösterilmektedir.

Vestfalya Barışı yanı sıra, uluslararası ilişkilerde iki temel vardır.

1- Hukukun üstünlüğü.

2. Güçlünün üstünlüğü.

Güçlü devlet olmanın en önemli avantajı işinize geldiği zaman hukukun, gelmediği zaman da gücünüzün verdiği meşruiyetle çıkarlarınızı korursunuz. “Pax Romana”, “Pax Ottomana” ya da günümüzde sıkça kullanılan “Pax Americana” tanımlamalarının temelinde bu gerçek vardır. Roma güçlü iken sadece Roma kanunları değil, gücü sayesinde de “Roma Barışı” vardı. Aynı durum “Osmanlı Barışı” denilen dönem için de, ya da şimdiki Amerika’nın çıkarlarına ve arzularına göre şekillendirilmeye çalışılan uluslararası düzen için de geçerlidir.

Diplomasi asırlar boyunca şekillenen ve özellikle de 19’ncu yüzyılda tamamlanan hem diplomatik ilişkiler, savaş hukuku, uluslararası adalet ilkeleri, çocuk, kadın, işçi hakları sözleşmeleri gibi birçok uluslararası sözleşme ve antlaşmalar çerçevesinde yürütülür. Donald Trump’ın bir dönem Türkiye cumhurbaşkanına yazdığı seviyesiz hitaplar ve tehditlerle dolu mektupların diplomaside yeri yoktur. Böyle konuların, diplomasi ve nezaket kuralları içerisinde izah edilmeleri, içerikleri yine kırıcı ve üzücü olsa da, elbette ki mümkündür.

Günümüz dünyasında her ne kadar özellikle Batı dünyası ve Amerika Birleşik Devletleri haktan, hukuktan, değerlerden, uluslararası antlaşmalardan bahsetse de, maalesef “güçlünün hukuku” egemen durumdadır. Ülkelerin tehdit, şantaj, yaptırım, cezalandırma, parasını ödeseler bile satın aldıkları uçak ve diğer ileri teknoloji ürünlerinden men edilmeleri, ablukalar gibi çeşitli yöntemlerle “disipline edilmeleri” ya da “yola getirilmeleri” kimseye yabancı gelecek kavramlar değil artık.

Kissinger mi Soros mu doğru?

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, ABD eski dışişleri bakanlarından ve uluslararası diplomasinin en kıdemlilerinden Henry Kissinger ile karşı karşıya geldi. Kissinger, Davos Ekonomik Forumunda yaptığı konuşmada, Rusya’nın Ukrayna saldırganlığının Rusya yenilgisiyle sonuçlanmasının ABD ve Batı dünyası açısından sakıncalı olduğunu savunmuştu. Kissinger Ukrayna’nın barış görüşmelerine katılıp, iki ay içerisinde Rusya’ya Kırım dahil toprak vererek savaşı sona erdirmesini önermişti. Bu öneriyi Ukrayna devlet başkanı “1938'de Nazileri yatıştırmaya çalışan İngiliz siyasetçileri” gibi davranmak olarak kınadı.

Tabii ki Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu toplantıda konuşan Kissinger, o dönemin İngiltere Başbakanı Neville Chamberlain gibi saldırgana iyi niyetle yaklaşımı savunuyor falan değildi. Soğuk Savaş döneminin en önemli Amerikan diplomatı olarak Kissinger ABD ve Batı çıkarları açısından konuya yaklaşmış, kısaca ilkeleri, prensipleri, uluslararası sistemin saç ayaklarını falan boş verilmesini, Batı'nın çıkarının Rusya’nın bu savaştan başarılı çıkmasını gerektirdiğini, kısaca, kafayı diğer yana dönmenin gerektiğini söyledi. Niye? Çünkü 99 yaşındaki Kissinger, Rusya'nın Ukrayna'da Batı için utanç verici bir galibiyet almasının, uzun vadede Avrupa'nın istikrarı için tehlikeli olabileceğini, Rusya savaşı kaybeder ise dünyanın büyük bir kaosa yuvarlanacağını söyledi. Kısaca, Rusya'nın galibiyetiyle ABD ve Batı çıkarlarının daha büyük zarar göreceği değerlendirmesiyle, sistemin korunması amacıyla Rusya’nın zaferini gerekli gördüğünü vurguladı yaşlı ABD dışişleri bakanı.

Kissinger’in bu değerlendirmesinin hep savunageldiği “dış politikada gerçekçilik” ilkesinden kaynaklandığını söylemek mümkünse de bir başka gerçek de konulara “küreselcilik” perspektifinden bakmayı tercih eden Amerikalı Yahudi milyarder George Soros’un düşünceleri. Bir dönemin “turuncu” devrimlerinin mimarı 93 yaşındaki Soros’a göre Kissinger’in tam aksine Rusya’nın ve Vladimir Putin’in zaferinin engellenmesi şart, aksi halde dünyanın daha büyük bir sorunlar yumağına yuvarlanacağı görüşünde.

Soros, Ukrayna savaşının Rusya’nın mağlubiyetiyle bitmemesi durumunda dünyanın "üçüncü dünya savaşının başlangıcında olabileceği” endişesiyle savaşın bir an önce bitirilmesi için “tüm kaynaklarımızı seferber etmeliyiz" demekte.

Rusya’nın galibiyeti Soros’un korktuğu gibi bir yeni dünya savaşına mı yol açabilir? Yoksa, Kissinger’in korktuğu gibi Rusya’nın mağlubiyeti tüm dünyayı kaosa sürükleyecek yeni bir başlangıç mı olacak?

Bu süreçte, ne sınırlara saygı, iç işlerine karışmama, hukukun üstünlüğü ya da komşu ülkeye düşman unsurları topraklarda barındırmama gibi ilkeler bir tarafa atılıp, göründüğü kadarıyla güçlünün hukuku uluslararası ilişkilerde hakim olacak.