Şantajla tecavüz
Şantajla tecavüz
''Evlilikten çok daha güzel''
''Evlilikten çok daha güzel''
Nihal Candan cezaevi günlerini anlattı
Nihal Candan cezaevi günlerini anlattı
Bülent Ersoy vasiyetini açıkladı
Bülent Ersoy vasiyetini açıkladı
123456789
Şantajla tecavüz
Şantajla tecavüz
''Evlilikten çok daha güzel''
''Evlilikten çok daha güzel''
Nihal Candan cezaevi günlerini anlattı
Nihal Candan cezaevi günlerini anlattı
Bülent Ersoy vasiyetini açıkladı
Bülent Ersoy vasiyetini açıkladı
123456789

Şu aday meselesi…

Her ne kadar “Aday kim olacak?” tartışması medya mahallesinin ve Cumhur aleminin en önem verdiği tartışma konusu olmaya devam etse de Türkiye’nin karşısındaki ciddi imtihan, ne dün ne de bugün sadece o soruyla sınırlıdır. Mesele, Türkiye Cumhuriyeti 100’üncü yılını kutlarken kuruluş değerleriyle mi ikinci yüzyılına yelken açacak, yoksa birilerinin gafletle iddia ettiği gibi demokratik, laik ve katılımcı Cumhuriyet otokrasiye, taassuba, kul olmaya verilen bir “reklam arası” mı?

20 yıldır harlanan dindar, kindar, intikamcı kazanda yavaşça tehlikenin büyüklüğünü tam anlamıyla idrak edemeyen halk, büyük ekonomik ve finansal kriz içerisinde bir yandan da artık “değerli yalnızlık” aşamasından “dünyadan kopukluğa” ya da tam anlamıyla serbest savrulmaya dönüşen dış politika siyasetsizliği yaşamsal tehdit boyutlarına vardı. Gerek dış politika, güvenlik ama özellikle ekonomik ve finansal çöküşün sonucunda otokritik önlemler bir yandan, Türk lirasını rehin veren şeffaf olmayan ve şartlarının bilinmediği takas (swap) uygulamaları, diğer yandan gücün korunması eksenli devlet ve hükümet gücünün ve imkanlarının kontrolsüzce ve keyfi kullanımı devlette baştan sona bir restorasyon ihtiyacını ortaya koymaktadır.

Kararsızlar için önemli, ama…

Elbette “aday kim olacaktır?” sorusunun cevabı, özellikle yüzer gezer ya da kararsız vatandaşların karar vermesinde etkili olabileceği dikkate alınır ise seçimin sonucu üzerinde etkili olabilecek bir faktör olacaktır. Ancak “Otokrat, dayatmacı, denge ve denetleme tanımayan bir liderliğe karşın seçimi kazanacak herhangi bir karşıt aday mı?” yoksa karşı kaşıya bulunulan durumun hızla üstesinden gelinmesinin gereği imkan ve yetenekle donatılmış, olabildiğince kısa bir sürede Türkiye’yi denge ve kontrol mekanizması olan, demokratik, laik sosyal devlet yönetim sistemine taşıyacak restorasyon sürecini başarıyla yönetecek bir orkestra şefi mi arıyoruz?

Bazı isimler üzerinde çok beklentiler yaratılmış durumda. Gereksiz, saçma bahanelerle mağdur edilen birisinin, dış desteğin yelkenlerini doldurmasıyla bu hayati göreve gelmesinin “seçilebilir” olması nedeniyle tercih edilmesi ısrarla savunuluyor. Bir diğer potansiyel adayın tek bir Türkiye ulusal konusunda veya dünyadaki herhangi bir meseleyle ilgili en ufak görüşünün bilinmemesine rağmen “karizması var” diye ismi önerilmekte.

Odunu koysanız seçilmez

Elbette “Biz odunu koysak seçtiririz” gibi bir aymazlığa gerek yok. Ancak, Ekmeleddin İhsanoğlu gibi aşırı sağda, dinci ve de çok yaşlı bir adayın ya da bir başka kapasitesi egosundan sınırlı arkadaşın sırf birisine karşı aday gösterildikleri için yüzde kırkı aşan oy alabildiği bu ülkede Cumhuriyet Halk Partisi gibi dinmeyen bir ummanı yıllardır yönetebilen, altı müştereği sınırlı siyasi partinin bu dönemde birlikteliğini gayet iyi sağlayıp devam ettirebilen bir lidere, sırf Alevi olması nedeniyle karşı çıkılması anlaşılabilir bir tavır değildir. Sebep de esasında bu değildir elbette. Gücü elde etmek için bazı mihraklarla şimdiden pazarlıklara girişebilen kirli adaylık tezgahlarına bakmak daha doğru olacaktır.

Ya aday ya da yok

Diğer yandan kendi aday olmaması durumunda Kılıçdaroğlu, CHP’de liderliğini de bitirmiş olacaktır. Bu kadar büyük özenle, üstelik Altılı Masa'nın dört paydaşının açık desteğine rağmen, devlet ve yönetim tecrübesiyle restorasyon sürecini en yetkin şekilde sündürebileceğine inanca ve daha da önemlisi olarak tüm Altılı Masa olayını yaşama geçirebilen Kılıçdaroğlu, kendinin aday gösterilmesini sağlayamaz veya kendisi aday belirlemede son sözü söyleyemeyecek bir duruma gerilerse, parti liderliğini de kısa sürede kaybedecektir.

Mesele "Aday kim olacak?"la sınırlı değildir

Mesele esas itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti devletinin ikinci yüzyılına girerken kuruluş felsefesine ve devrimci kimliğine sahip çıkılıp çıkılmayacağıdır. Ocak ayı bu açıdan çok önemli günler yaşayacaktır. Altılı Masa 30 Ocak’ta sadece bir yol planı değil, adeta bir hükümet programı sunmayı vadetti son toplantısında. Önceliklerini, neyi nasıl yapmayı planladıklarını görüp değerlendirmek lazım. Ayrıca, cumhurbaşkanı adayının birlikte kararlaştırılacağı vurgulanmıştır. Milletvekilliği aday listelerinin hazırlanmasında beraber davranılacağı beklentisi de vardır. Kulağıma gelen, özellikle küçük illerde hangi parti güçlüyse sadece o partiden aday gösterilmesi uygulaması düşünülmektedir.

Seçim ne zaman olacaktır?

Anlaşıldığı kadarıyla AKP artık 14 Mayıs tarihini düşünmeye başladı. Muhalefet partileri yüzde 10 barajına rağmen eski seçim sistemiyle bu önemli sandığa gidilmesini, yüzde 7 barajı öngören yeni sisteme tercih etmektedirler. AKP ve MHP koalisyonuna destek vermemeleri durumunda 14 Mayıs tarihinde seçim hayal olur. Meclisi lağvederek erken seçime karar verme yetkisini kullanması durumunda Erdoğan, tekrar seçime giremez. Gerçi her halükarda Meclis erken seçim kararı vermezse üçüncü dönem adaylığı mümkün değil ancak “elbette yolu bulunur.” Ancak, büyük olasılıkla AKP de uzlaşı arayacak ve seçim, muhalefetin de katkısıyla 2 Nisan veya öncesinde gerçekleştirilecektir. Cumhurbaşkanlığı ikinci turu da büyük olasılıkla 9 Nisan olacaktır.

Halka rağmen olur mu?

MHP eriyor. Son siyasi cinayetin anlamı ne? Her ne kadar bir mafya hesaplaşması gibi verilmeye çalışılsa da Sinan Ateş cinayeti, çıkan keskin koku, o siyasi kamptaki sonraki durumun fecaatini sergilemekte. Cinayette rol aldıkları iddia edilen iki Özel Harekât polisi, sanki hatırlara bir dönemin Susurluk kazası gibi siyaset, mafya, bürokrasi, iş adamları çeteleşmesini akla getirdi.

Bu gelişmenin MHP’ye ve Cumhur koalisyonuna faturası ne olacak? Halka rağmen iktidarda kalınabilir mi?