58 bin 500 tutuklu ve hükümlü üretim yapıyor
58 bin 500 tutuklu ve hükümlü üretim yapıyor
Efsanenin çöküşü
Efsanenin çöküşü
Sharon Stone'dan Kurtlar Vadisi itirafı
Sharon Stone'dan Kurtlar Vadisi itirafı
PKK firarisi atlara tecavüz ederken yakalandı
PKK firarisi atlara tecavüz ederken yakalandı
123456789
58 bin 500 tutuklu ve hükümlü üretim yapıyor
58 bin 500 tutuklu ve hükümlü üretim yapıyor
Efsanenin çöküşü
Efsanenin çöküşü
Sharon Stone'dan Kurtlar Vadisi itirafı
Sharon Stone'dan Kurtlar Vadisi itirafı
PKK firarisi atlara tecavüz ederken yakalandı
PKK firarisi atlara tecavüz ederken yakalandı
123456789

60 yıllık zoraki misafir: BM Barış Gücü

Altmış yıl önce, 4 Mart 1964’de Kıbrıs sorunu bir kez daha alelacele Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin önüne getirildi. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından uluslararası barışı gözetmek göreviyle donatılan bu örgüt, kan dökülmesini durdurmak amacıyla çeşitli ülkelerin askerlerinden oluşan Birleşmiş Milletler Barış Gücü'nün (UNFiCYP) üç ay süreyle adaya konuşlandırılmasını kararlaştırdı.

181 kanı durdurdu, sorunu kronikleştirdi

O zaman korkulan, 1963 Noel'inde Rumların Kıbrıs Türklerine saldırması ortaklık cumhuriyetinden atmaları ile başlayan çatışmaların NATO üyesi Yunanistan ve Türkiye arasında bir savaşa dönüşmesiydi. 181 sayılı Güvenlik Konseyi kararı bu açıdan başarılı oldu, kanı durdurdu; Türk-Yunan savaşını engelledi ama Kıbrıs sorununu da kronik hale getirdi. Bu karar anayasaya ve kuruluş anlaşmalarına aykırı şekilde Kıbrıslı Rumları adanın tek meşru hükümeti kılınca, Rumlar bir daha Türklerle egemenlik paylaşımını kabul etmedi.

Bu karar uyarınca adaya konuşlanan BM gücünün görev yönergesi hiç değişmedi. Ancak zaman içinde yeni görevler türetildi. Mesela 1974 sonrasında ara bölgede kalan Pile köyünde iki muhtarın anlaşmasıyla idari yetki alması gibi şartlardan kendisine yeni görevler türetildi. Adada 60 yıldır sayısı değişerek varlığı süren askerin artık günlerinin sayılı olabileceği konuşuluyor.

Bütçenin %45'i Rum tarafından

Bu gücün toplam asker sayısı bugün 1.000’ in altına düştü ama BM tarihinin en uzun soluklu Barış Gücü misyonu olarak da tarihe geçti. Bütçesinin %45’i Yunanistan ile gerek kurucu anlaşmalarla gerekse anayasaya aykırı biçimde sadece Rumlardan oluşan ve sorunun bir kanadının temsilcisi olan Kıbrıs Cumhuriyeti hükümeti karşılamakta. Bugün yıllık bütçesi 15 milyon dolar olan bu güç çerçevesinde, geçtiğimiz 60 yılda 43 ülkeden 150 binin üzerinde adada görev yapmış ve 187 asker görev sırasında hayatını kaybetmiş. 

1964-1974 döneminde barışı korumaktan ziyade, Rum bölgelerinden geçen Türklere eşlik etmeyip Türk bölgelerinden geçen Rum konvoylarını korumak için elinden geleni yapan ve "Adada hükümet kontrolünün sağlanmasının gözlemcisi" rolünü üstlenen Barış Gücü, 1974 sonrasında da kendisine yeni bir görev alanı oluşturdu. Ada tarihinde ilk kez, özellikle 1975 nüfus mübadelesi anlaşması sonrasında, “Yeşil Hat” bölgesinin kontrolü Barış Gücü’nün oldu.

180 kilometrelik özel alan

Adanın yaklaşık adanın yüzde 3.5’ini oluşturan ve 180 kilometreyi bulan bu ara bölgenin içerisinde eski Lefkoşa Havalimanı, Ledra Palas gibi oteller ve Pile Köyü de bulunuyor. Ara bölgedeki yeşil alanlar ve ormanlar ise adanın doğal habitatının korunması açısından büyük işlev gördü, bu da vurgulanmalı.

Adı Barış Gücü de olsa, bu güç maalesef varlığı boyunca barışı koruma maksatlı hiçbir faaliyette bulunamadı. Sıklıkla, iki tarafın sınır boyunca yaşadığı gerginliklerde 1964 görev yönergesinin benzeri şekilde ve yine o kararla Rumlara tek yanlı ve haksızca sağlanan Kıbrıs Cumhuriyeti hükümeti ünvanı gereğince Rum yanlısı hareket etti. Ancak, iki taraf arasındaki birçok olayda tam çözüm olmasa da çatışma olmadan sorunların bir şekilde ötelenmesine katkı sağladığı için, özellikle Rumlar açısından bugün bir “güvenlik” unsuru olarak algılanmaktadır. Ayrıca, ara bölgedeki varlığıyla iki tarafın doğrudan temasa geçmesini ve olası çatışmayı engellediği iddia edilebilir. Ancak BM Barış Gücü’nün, bir kriz durumunda olası bir çatışmayı ve hatta askeri bir ilerlemeyi engellemek gibi bir görevi yoktur. Ayrıca, böyle bir kapasitesi de yoktur.

Adada barışın bekçisi Türk askeri

Adada bugünkü gerçek barışın sadece Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından sağlandığı ortadadır. 1974’ten bu yana adada hiç çatışma olmaması Barış Gücü’nün değil, Türk askeri varlığının bir sonucudur. Bu varlık Rum saldırganlığını durdurmuştur.

60 yıldır Barış Gücü, sayısı giderek azalsa da, adadaki en istikrarli turist gücüdür.

Barış Gücü miadını doldurdu

Her iki tarafça farklı algılansa ve varlığıyla belki tansiyon düşürücü doğal bir etki yaptığı savunulsa da, günümüz gerçeğinde Barış Gücü’nün ömrünü doldurduğunu, anlamsız hale geldiğini ve bir altmış yıl, hatta birkaç yıl daha devam edemeyeceğini artık Rumlar bile görmektedir.

Barış gücü çatışmaları sona erdirmek ve sorunlara makul sürede çözüm sağlamak ön kabulüyle bir ülkeye gönderiliyorsa ki öyledir, Kıbrıs’ta Barış Gücü çoktan miadını doldurmuştur. Adada çözümün egemenliği ve gücü Kıbrıslı Türk ortaklarıyla paylaşmamakta istikrarla direnen Rum tarafınca engellendiği herkes tarafından kabul görmüştür. Yakın bir gelecekte ise bu gücün ortadan kalkması veya Kıbrıs Rum yönetimi ve Yunanistan'ın tüm maliyeti karşılamak durumuyla karşı karşıya kalması mümkündür.

181 sorunun sebebi oldu

Ayrıca, bugün adada özel temsilci olarak görev yapan birçok diplomat Kıbrıs sorununun bu kadar uzamasının bir diğer sebebinin Barış Gücüne hayat veren 4 Mart 1964 Güvenlik Konseyi kararı olduğunu özel görüşmelerde de olsa söyleyebilmektedir.

Bugün uluslararası toplumdaki ön kabul, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in özel temsilcisi Maria Angela Holguin Cuellar’ın tarafları çözüme doğru harekete geçirememesi durumunda o kadar on yıldan sonra Genel Sekreterin Güvenlik Konseyi kapısını çalıp, 1964’de verilen “iyi niyet” görevini iade etmesi olacaktır.

Yeni şeyler söylenmesi zamanı

Göründüğü kadarıyla, Güvenlik Konseyi çerçevesinin dışına çıkan bazı yeni açılımlar yapılamadığı ve mevcut çerçevelerde ısrar edildiği takdirde Bayan Holguin’in başarı şansı pek olmayacaktır. Adada Rumların egemenliği paylaşmama politikaları, Türklerin azınlık statüsünü reddetme kararlılığı sürdükçe federal çözüm sadece hayal olarak kalacaktır. 

Adada çözüme doğru bir gelişme arzu ediliyorsa, insani konular temelli parça çözümler geliştirmek; konfederal yapı, gevşek federasyon ve hatta AB içerisinde iki bağımsız devlet gibi alternatifler üzerinde durmak yeni dönemde de gözardı edilmemelidir.