Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Ücretsiz olacak başvurular başladı
Ücretsiz olacak başvurular başladı
123456789
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Ücretsiz olacak başvurular başladı
Ücretsiz olacak başvurular başladı
123456789

NEFRET ÇIKMAZ SOKAKTIR

Nereden çıktığı belli ama amacı belli olmayan bir tartışmaya yuvarlandı Türkiye son günlerde.

Birileri su değil, basbayağı benzin taşıyor ateşe, büyük bir iştah ile ellerini ovuşturarak oluşturulan muhalefet ittifakının dağılması için dua edip, beklentilerini yükseltmeye çalışıyorlar.

“Kürt’ten bakan olur mu?” gibi abes bir tartışma neredeyse daha abes “Alevi’den cumhurbaşkanı olur mu?” utanmazlığını perdelemeye çalışıyor.

Bu memleketin tüm renkleriyle, dinleriyle, mezhepleriyle ve alt kimlikleriyle bir büyük millet olduğunu görmezden gelip ayrışma noktalarını harlamaya çalışmak, bu ülkeye yapılabilecek en büyük ihanet, aşağılık davranış değil midir?

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu ilk günden 100’ncü yılına doğru ilerlediğimiz bu günlere kadar her türlü makam ve mevkide her türlü alt kimliğe mensup yüce Türk ulusunun bir evladı oturmadı mı? Etnisiteyi dikkate alırsak eğer, kim daha Kürt ya da Türk idi?

Elbette dünkü hükümetlerde de bugünkü Kabine'de de yarın seçim olduktan sonra atanacak yeni Kabine'de de etnik alt kimliğine, mezhebine, dinine bakılmadan bu vatanın onurlu evlatları görev alacaklardır. Ve bu ülkenin cumhurbaşkanı da halkımızın hür ve serbest oylarıyla seçilecek ve alt kimliği bugünün Türkiye’sine ne engel ne de tercih sebebi olacaktır.

Etnisite, kültürel ve dini arka plan, soy sop ayrımıyla, toplum kesimlerinin birbirine şüphe duyarak ve hatta daha kötüsü intikamcı, kindar yaklaşımlarla yarını şekillenmesine izin vermek, ortak gelecek değil, ancak ortak felakete yol açabilir. Toplum katmanlarını ön yargılarla, nefretle, intikamcı bir yaklaşımla kutuplaştırarak, ötekileştirerek herhangi bir davaya oy devşirmeye çalışmak elbette ki sadece bu ülke için değil insanlık için çıkmaz sokaktır.

Unutmamak gerekir ki “çokluk içinde birlik” meziyettir ama “birlik” sağlanacak diye tüm renkleri siyaha boyamak da çok ciddi bir kıyamdır. Bütün renkleriyle Türk ulusu eşsiz bir ebrudur; her rengi ayrı güzel ama birlikte bir muhteşem eserdir.

“BOSNA KASABI” HASTANEYE KALDIRILDI

İnsanız, ciddi bir hastalık bir kasabın başına gelse bile elbette üzülürüz. “Dindar ve kindar” bir bağnazlıkla yetişmediyseniz, normali de insan olmanın gereği de bu herhalde.

İntikam insanca bir duygu değil. Durun bir dakika ve hatırlayın bu sözleri: “Geleceğimizi geçmişimizde aramayacağız. Kin ve intikam peşinde koşmayacağız.”

Kim söyledi? Anımsıyor musunuz? Zor, biliyorum. Ama Balkanların bilge adamı Aliya İzzetbegoviç’in sözleri bunlar.

Tıpkı “Biz de zalimlerden olursak, zulme karşı savaşmamızın bir anlamı kalmaz” ya da “Bizi toprağa gömdüler fakat tohum olduğumuzu bilmiyorlardı” sözleri gibi acılardan süzülerek devlet adamlığını da geride bırakıp “bilge” olarak kalplerde taht kuran İzzetbegoviç’in belki de en önemli sözü “Ben Avrupa`ya giderken kafam önümde, eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptı. Hem de Batı`nın gözü önünde; Batı medeniyeti adına” olmalı.

Haberlerde aylarca kaçak hayatı yaşadıktan sonra yakalanan ve 2017’de soykırım ve savaş suçlarından ömür boyu hapse mahkum edilen Bosnalı Sırpların eski lideri Ratko Mladic’in akciğer iltihabı nedeniyle hastaneye kaldırıldığını okuyunca aklımdan bunlar geçti bir anda. Mladic, Lahey’de bir hapishanede cezasını çekmekteydi.

Hatırlayanlar vardır muhakkak. “Batı medeniyetinin gözü önünde”, daha doğrusu güvenlikleri Srebrenitsa’da Birleşmiş Milletler adına görev yapan Hollandalı birliğe emanet edilen binlerce sivil Boşnak, bugün “Bosna Kasabı” olarak nitelendirilen Sırp Komutan Mladic emrindeki Sırp birliklerce, 11 Temmuz 1995’te acımasızca ve barbarca katledilmişlerdi. Mladic komutasındaki o soykırımda Sırp birlikleri birkaç günde en az 8 bin 372 sivil Boşnak katletmiş ve bedenlerini farklı toplu mezarlara gömmüşlerdi.

MLADİC’E ACINMALI MI?

Bu soruya kendisi gibi gaddar ve insanlıktan nasibini almayan birisi herhalde “Olur mu öyle şey?” diye itiraz edebilir. Öldürülen binlerce sivili, çocukları, kadınları, aksakalları hatırlayanlar belki “Beter olsun” da diyebilir. Ancak, İzzetbegoviç’e kulak vermek gerekir kanısındayım. Ne demişti Balkanların bilge adamı: “Hiç kimse intikam peşinde koşmamalı, sadece adaleti aramalıdır. Çünkü intikam sonu olmayan kötülüklerin de kapısını açar. Geçmişi unutmayın ama onunla da yaşamayın.”

Elbette ki nefrete nefretle cevap vermemek gerekir. Sadece Bosna için değil, tüm insanlık için nefret çıkmaz sokaktır.