Türkan Şoray'a iki haftalık yasak
Türkan Şoray'a iki haftalık yasak
'panda' olarak sergilenen hayvanlar boyanmış köpek çıktı
'panda' olarak sergilenen hayvanlar boyanmış köpek çıktı
Kalben gözaltına alındı
Kalben gözaltına alındı
Ajda Pekkan'dan büyük stadyum konseri için sürpriz!
Ajda Pekkan'dan büyük stadyum konseri için sürpriz!
123456789
Türkan Şoray'a iki haftalık yasak
Türkan Şoray'a iki haftalık yasak
'panda' olarak sergilenen hayvanlar boyanmış köpek çıktı
'panda' olarak sergilenen hayvanlar boyanmış köpek çıktı
Kalben gözaltına alındı
Kalben gözaltına alındı
Ajda Pekkan'dan büyük stadyum konseri için sürpriz!
Ajda Pekkan'dan büyük stadyum konseri için sürpriz!
123456789

CENNET’TE EVLİLİK

“…ve sonra sonsuza kadar mutlu yaşadılar…”

Masal kitaplarının bu final cümlesi, çocukluğumuzun o sihirli dünyasından bize kalan kıymetlerden biridir belki de.

      Kadar kelimesini ilk defa Berke İbn-i Kanduz İbn-i İdgü Fakihberke Fakih’in (h789/1387m) Kıpçakça yazılmış olan “Melik ve Sultanlara Doğru Yolu Gösterme” adlı kitabında görüyoruz.

        İyi ki de görmüşüz.

        Yoksa dilimize nasıl çevirirdik “Happily ever after” cümlesini?

        Neyse ki kendimizi iyi kötü bir biçimde ifade edebilecek az sayıda da olsa kelimemiz var. Onlardan biri de “kadar”.

        Peki ama nereden biliyoruz sonsuza kadar mutlu yaşadıklarını?

        Bunu bilmek için sonsuzluğun sonuna bakmamız gerekmez mi?
 
        Ya Uyuyan Güzel kendini öperek uyandıran prensin aile içi şiddetine maruz kalırsa sonsuzluğun bir yerinde?
   
        Ya da Külkedisi’nin ayakkabıları ayaklarını sıkarsa? Prens şüpheye düşüverirse?
   
        Ben sizi şimdi daha başka bir yere götüreyim.  

Kur’an, Duhan Suresi’nin 54. ayetinde “Bunun yanı sıra biz onları sürmeli gözlü hurilerle evlendiririz” ve Saffat Suresi 48 ve 49 ayetlerde ise “Yanlarında güzel bakışlarını yalnız onlara tahsis etmiş iri gözlü eşler vardır. Onlar, gün yüzü görmemiş yumurta gibidir” der.

Bunların gerçekleştiği mekan ise “cennet”tir.

İslam alimleri yukarıda örneklendirdiğim bu ve benzeri Kur’an ayetleri ve hadis kaynakları ile Cennet’te de evliliklerin olacağından söz eder. Zaten Cennet sadece “ruhani nimetleri değil cismani umum lezzetleri de içinde barındırır.”

Ve Cennet’teki evliliklerin birçok biçimi vardır.

Eğer dünyada evli olan karı/koca öbür dünyada ikisi de Cennet’te ise evlilikleri devam eder. Erkeklere verilen hurileri karısı kıskanmaz. Çünkü orada “kıskanma duygusu” yoktur.

Eğer eşlerden biri Cennet’e giderken diğeri Cehennem’e gitmişse bu defa Cennet’teki eş, “uygun bir kısmet” ile evlendirilir. Örneğin eğer bu tek kalan kişi kadın ise “bekar şehit” ile izdivaç yapar.

İslam inancında Cehennem’e giden erkeklerin hanımlarını Cennet ehli erkekler “alır.”

Hadiste der ki; “Allah azze ve celle sizden Cennet’e dahil ettiği her mümine yetmiş iki hanım verir. Bunların ikisi hurilerden ve yetmişi Cehennemlik erkeklerin hanımlarındandır.”

Ve yine hadiste der ki; “Allah İmran kızı Meryem’i, Firavun’un hanımı Asiye’yi ve Musa’nın kız kardeşi Gülsüm’ü Cennet’te bana zevce olarak vermeyi hüküm eyledi”.

Özetle, Cennet’te evlilik vardır.

Cennet sonsuzdur.

Ve orada “kişi sevdiğiyle beraberdir” hadisince sevdiğin insanlarla beraber olmayı başarmışsan durum “happily ever after”dır.

İyi ama ya Müslüman değilsen?… Örneğin Hristiyansan ne olacak?

O zaman durum farklı işte.

Matta 22:30’da der ki “Dirilişten sonra insanlar ne evlenir ne de evlendirilir, gökteki melekler gibidirler.” Kim der bunu? İsa Mesih. Neden der? Çünkü ona sorarlar “Hayatında birkaç kez evlenmiş kadın Cennet’te kiminle evli sayılacak?”

Bu soru İslam alimlerine sorulduğunda “Hangi eşini isterse onla” derler.

Nihayetinde hepimizin istediği “Sonsuza dek mutlu yaşadılar” cümlesindeki öznelerden biri olmak.

Yazının son sözleri kıskandığım tek adamdan, William Blake’den gelsin: “Eğer algının kapıları temizlenseydi her şey insana olduğu gibi görünürdü, sonsuz. Çünkü insan kendisini kapattı, ta ki tüm şeyleri mağarasındaki dar çatlaklardan görene dek” (Cennet ve Cehennem’in Evliliği’nden).

İNSAN OMURGASINDAN ÇANTA

Arnold Putra, Endonezyalı moda tasarımcısı.

“Çılgın tasarımcı” sıfatını sonuna kadar hak etmiş. İnsan omurgasından çanta yapmış. Yetmemiş kaburga kemiklerinden ceket tasarlamış.

Olayın adli boyutu bir yana. Putra’nın insan omurgasından çanta yapması bana, omurgasından çanta dahi yapılamayacak insanları hatırlattı.

SON MESİH DE ETKİSİZ HALE GETİRİLMİŞ

“Ben Mesihim” diyen bir kişi Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın Kısıklı'daki evine girmek istemiş.

Polis de, “Mesih”i bacağından vurularak etkisiz hale getirmiş.

Mesih’e o kadar da Mesih değilsin abi denilmiş yani.

Bir önceki Mesih’imiz Hasan Mezar’cıydı. Şimdi yurt dışında.

İsmi lazım değil bir Mehdi de ABD’ye kapağı attı.

Çinlilerin bile kıskandıracak noktadayız.

Yurt dışına Mesih ve Mehdi ihraç eden tek ülkeyiz. Hem de en imitasyonundan.