Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Ücretsiz olacak başvurular başladı
Ücretsiz olacak başvurular başladı
123456789
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Erkan Yolaç'ın cenaze programı belli oldu
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Ünlü isimlere Gazze tepkisi
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Evgeny Grinko'dan 'Uzun İnce Bir Yoldayım'a yeni yorum
Ücretsiz olacak başvurular başladı
Ücretsiz olacak başvurular başladı
123456789

HÜDA PAR'IN FİKİRLERİNE ALERJİSİ OLANLAR VARMIŞ

Türkiye'de siyasete renk katan, demokrasimizin çok daha renkli olmasını sağlayan adını ya hiç duymadığımız ya da çok az duyduğumuz, bize ana renkler kadar ara renklerin de olduğunu hatırlatan butik partiler var.

Bunlardan birisi de HÜDA PAR.

Genel Başkanı ise Sayın Zekeriya Yapıcıoğlu.

Geçen günlerde serzenişte bulunmuş; "Birileri HÜDA PAR gibi bir parti yokmuş gibi davranıyor. Bazıları da böyle bir parti var ama sesi çıkmamalı diyorlar. Ama HÜDA PAR konuşuluyor, sesi çıkıyor, bundan rahatsızlar. Birileri karanlıklarına ışık yakılmasından rahatsız oluyorlar. Belki HÜDA PAR'ı siyasi anlamda kendilerine çok ciddi bir rakip olarak görmüyor olabilirler ama HÜDA PAR'ın dile getirdiklerinden rahatsızlar. HÜDA PAR'ın fikirlerine alerjileri var."

Biz, yani gazetedurum.com.tr tarafsız, bağımsız ve özgür bir mecrayız. Ben de bu mecranın yazarlarından biriyim. Yapıcıoğlu'nun bu serzenişini gördüm. Kendisi ve partisine yokmuş gibi davranmayacağımızı bir yazı ile göstermek istedim.

Hüda, "Tanrı" demek. TDK öyle söylüyor. Rab, yaratıcı anlamları da var.

Hüda kelimesine İstiklal Marşımız'dan aşinayız.

"Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda / Etmesin beni tek vatanımdan dünyada cüda.’’

Hüda, Hür Dava Partisi için bir kısaltma. Anlaşılıyor ki önce hüda kelimesini seçmişler. Sonra da ona uygun bir parti ismi geliştirmişler.

İstiklal Marşımız'daki hüda bana ne kadar yakın geliyorsa, HÜDA PAR'daki hüda o kadar uzak geliyor açıkçası.

Neyse... Bu partinin ve seçmeninin bileceği iş.

Partinin web sitesi şu görselle size merhaba diyor,


Fotoğrafa bakınca "genç" diye tanımlananların "genç erkekler" olduğunu görüyoruz.

Necip Fazıl şöyle demişti:

«Cinnetten bir şubedir gençlik» ki akla uzak…

Kadınlar da şeytanın yola diktiği tuzak.

Genç, Necip Fazıl için "erkektir."

Necip Fazıl'ın "alternatif gençliğe hitabe"sinin finalinde de onca sözü "genç adam" diye hitap ettiği genç erkeklere söylediğini görürüz.

Siyasal İslam'da "genç"in karşılığı "genç erkek"tir. Kadın ne kadar izin verilirse o kadar kadındır.

Mustafa Kemal Atatürk'ün ve Türkiye Cumhuriyeti'nin genç kavramı ise "genç kızlar ve genç erkekler" kümesidir.

HÜDA PAR burada Necip Fazıl yaklaşımı ile yan yana durmuş.

HÜDA PAR'ın programı ise 5 farklı biçimde sunulmuş (1- Türkçe Parti Programı, 2- Kürmanci Parti Programı, 3- Sorani Parti Programı, 4- Arapça Parti Programı, 5- İngilizce Parti Programı).

Programda (Parti'nin Sayın Genel Başkanı'nın "HÜDA PAR'ın fikirlerine alerjileri var." diye ifade ettiği fikirlerin olduğu yer) devleti ve siyaseti yeniden tanımlamak, toplumun temel değerlerini siyasete taşımak ve hâkim kılmak, toplumu sistemle değil, sistemi toplumun inanç değerleriyle uyumlu hale getirmek, bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde içi boşaltılmış olan ve aslında bizi biz yapan insanî ve İslamî değerleri yeniden ihya etmek ve yaşanılır kılmak tanımlaması ile genel çerçeveyi özetlemiş.

HÜDA PAR'ın "alerji duyulan" dediği fikirleri ise genel olarak şöyle:

"Maneviyatsızlık ve ahlaki yozlaşmaya dur" diyeceklerini söylüyorlar. Buradaki "dur" vurgusu önemli.

"İnsanın doğuştan gelen hakları vardır. Bu hakların özüne dokunulamaz, ortadan kaldırılması veya büyük oranda sınırlandırılması yönünde kanun çıkarılamaz. Meşru ve zaruri durumlarda özüne dokunmamak kaydıyla durumun gereklerine göre ve sınırlama amacıyla orantılı olacak şekilde ancak kanun ile ve geçici olarak sınırlandırılabilir" diyorlar. Sanırım "doğuştan gelen haklar" karşı mahallenin hakları ise ya da seküler yaşam tarzını belirleyenlerin hakları ise onlara inceden dokunulacak. Yani dokunulamaz dediysek o kadar da demedik diyorlar.

Ama kafaları biraz karışık. Programda biraz ilerleyince bu defa da "Hayat ve emniyet hakkına en başta devlet riayet etmelidir. Devlet eliyle yaşam hakkına müdahale, sıradan bir vatandaşın bir diğerinin yaşam hakkına tecavüzünden daha ağır sonuçlara bağlanmalıdır" diyorlar.

Sonra tekrar fikir değiştirip "kendileri gibi düşünüp, kendileri gibi yaşamayanlar" için "toplumun kutsal değerlerini aşağılama ve insan fıtratına aykırı fiillerin savunulması, düşünce özgürlüğü olarak değerlendirilemez ve himaye edilemez" deyivermişler.

Yani bizim gibi düşünürsen "alabildiğine özgürsün" ama bizim gibi düşünmüyorsan "Böyle saçma özgürlük mü olur" diyorlar bu defa.

Alkol ile mücadeleyi düşünce özgürlüğü adına yapacaklarını söylüyorlar. Enteresan.

Tüm devlet dairelerinde vatandaşların inançlarının gerektirdiği gibi giyinmeleri ve tesettür serbest bırakılmalı diyorlar. Tabii "uygunsuz ve ahlaka aykırı kıyafetlere" izin yok.

Anadilde eğitim herkes için tabii, insani bir hak olduğunu ve çocukları bilmedikleri bir dilde eğitmenin eğitimde fırsat eşitliğine de aykırı olduğunu söylüyorlar. Ama bunu nasıl yapacaklarını söylememişler. Ya da dünyada (İslam coğrafyası dahil) böyle bir uygulama var mı diye sormamışlar.

Şu ifade ise biraz gerçeküstü gibi "Mirasın taksimi konusunda herkes aynı uygulamaya tabi tutulmamalı, her toplumun kendi inanç değerlerine, meşru örf ve adetlerine göre taksim yapabilmelerine imkân verecek şekilde düzenleme yapılmalıdır."

"Nizalı taraflar yargılama usul ve hukukunu kendi aralarında anlaşarak belirleyebilmeli, seçilen bu hukuk çerçevesinde nizalı taraflar arasında hüküm vermek üzere hakem tayin edilmesine imkân tanınmalıdır" deyip bir üst paragraftaki gerçeküstülüğünü bir tık daha yukarı çekiyorlar.

Zinayı tanımlamadan zinanın yeniden suç olarak tanımlanmasını istiyorlar.

"Diğer taraftan nesli ifsat ettiği için tüm insanlığı tehdit eden cinsel sapıklıkların yasaklanması ve suç kapsamına alınması da bütün toplumu ilgilendiren bir insan hakkı olarak bu kapsamdadır" diyerek cinsel hayatın nasıl ve ne biçimde olması gerektiğini belirleyeceklerini söylemişler.

"Kadınlara hizmet veren kurum ve kuruluşlarda sadece kadınlar istihdam edilmelidir" derken kadınlara hizmet vermeyen kurum ve kuruluş var mı ki diye sormamışlar.


Seçme ve seçilme yaşını on beş olarak belirlemişler. On beş yaşında bir Cumhurbaşkanımız da olursa şahane olur cidden.

"Kürtler; doğuda Zağros Dağları’ndan batıda Toros Dağları’nın doğusuna, kuzeyde Karadeniz Dağları’nın güney kesiminden güneydoğuya doğru Basra Körfezi’nin kuzeyine yaklaşan, kuzeydoğuda Kafkasya içlerine uzanan, güneybatıda Halep’in kuzey hattını bulan Kürdistan diye adlandırılan coğrafyanın merkezinde yoğunlaşan, Kürtçe konuşan bir halktır. Kürtler yaşadıkları bölgenin en eski halklarındandır" diyerek bir harita çizdikten sonra "Türkler bölgeye 11. yüzyılda gelmiştir" demeyi de ihmal etmemişler.

Kürtlere zulüm yapıldığından uzunca söz etmişler. "Şeyh Said  için de olmak üzere Kürtlere zulmedildiği resmen kabul edilmeli, devlet hem özür dilemeli hem de tazminat ödemeli" diyorlar.

Turizm geliri uğruna ahlaksızlığın yaygınlaşmasına ve fuhuşa izin verilmemeli, toplumun genel ahlakının korunması için gerekli tedbirler alınmalıdır"a kadar müdahale ile dünyayı kendileri gibi yapma iddiasındalar.

Ama programın bir yerinde "Din, vicdan ve örgütlenme özgürlüğüne saygılı ve tarafsız olmak, baskıcı ve sansürcü olmamak..." gibi bir ifade de var. Sanırım bunu biraz eğlenmek için hınzır bir partili yazdı. Ben bunca şeyden sonra bunu okuyunca "sesli güldüm".

HÜDA PAR'lılar, kızmak yok.

Toplumumuz uzun okumaları sevmiyor. Tamam ben HÜDA PAR programını okudum ama çok daha kısa bir özet yapabilirlerdi düşünüyorum.

Hadi ben HÜDA PAR'a bir jest yapıp tüm programı özetleyeyim:

Dini esaslara göre yönetilen bir devlet istiyoruz.

Afganistan'daki gibi şahane bir hayat tarzını öneriyoruz.

Buna alerjiniz olmasın.

ALLAH KELİMESİNİ DUYMAK İSTEMEYEN GENÇ VE KILIÇDAROĞLU


Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Belediye Başkanları Çalıştayı için bulunduğu Van'da, bir kafede gençlerle buluşmuş.

Gençlerden biri "Kadına şiddet ve çocuk tacizlerine yönelik yeni yasa" hazırlanmasını istemiş ve “O Meclis’te Allah kelimesini duymak istemiyorum, inançlı bir insanım ama inancımı sorguluyorum. Meclis’te din konuşulmaz. Bu yordu bizi” demiş.

Kılıçdaroğlu da gence; “Haklısınız" demiş.

Sonra şöyle devam etmiş: "Ben şöyle düşünürüm herkesin inancına saygılıyım kimin inançlı olup olmadığını sadece yüce yaratan bilir. Başka kimse bilmez. Ama biz de maalesef bazıları çıkıyor ‘Sen inançlısın, sen inançsızsın’ diyor, nereden biliyorsun?”

Enteresan bir diyalog.

Genç başka bir şey söylüyor. Kılıçdaroğlu ise başka şey.

Genç, sekülerliğin bir adım ilerisine geçmiş. İnancını sorgulama aşamasında. Bu sorgulama nasıl biter bilemem. İnamaya devam da edebilir. Ya da hayatına dini inançları olmayan bir şekilde devam eder. O da henüz ne olacağını bilmiyor. Kişisel bir durumu dile getirmiş.

Genç, bir hüküm cümlesi kurmuş: "Meclis'te din konuşulmaz." Neden konuşulmaz anlamadım. Örneğin "cemevleri" konusu. Meclis'te konuşulmayacak da nerede konuşulacak? Örneğin dini azınlıkların hak ve talepleri Meclis'te konuşulmayacak da nerede konuşulacak? Örneğin zorunlu din dersi konusu Meclis'te konuşulmayacak da nerede konuşulacak? Genç konu üzerine pek de düşünmemiş gibi.

Gencin kafası net değil. Durum karmaşık.

Fakat Kılıçdaroğlu "Haklısınız" diyor.

Sahi gencin haklı olduğu şey ne? Allah kelimesini duymak istememesi mi? Meclis'te din konuşulamaz demesi mi? Yoksa inancını sorguluyor olması mı? Ne?

Kılıçdaroğlu da konuyu tam anlamadan "haklısınız" dedikten sonra gencin söylemi ile hiçbir bağlamı olmayan, konudan tamamen kopuk şeyler söylemiş.

Sanırım daha sonra birbirini anlamayan bu iki insan kendi yollarına gitmişler.

Tıpkı CHP ve halkın birbirlerini anlamadan yıllardır kendi yollarına gittikleri gibi.

İKİ PARTİ, İKİ FİLM ÖNERİSİ

CHP, AK Parti'nin "kaçış planı"ndan söz ediyor.

AK Parti, CHP'ye "devlet düşmanı" diyor.

Ben de iki film önerisinde bulunuyorum. Bunlar ancak filmlerde olur notuyla.